"Geçmişte olduğu gibi, bugün de titizlikle soruşturacağız. Bu sızıntıları yapanları bulabilirsek, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklar." Başkan Obama, 2012'de yaptığı basın açıklamasında böyle diyordu.
Ancak operasyonun ayrıntılarının hukuksal süreçte ortaya dökülmesinden çekinildiği için tek dava dahi açmadı. Peki sızdırılan operasyon neydi?
Haziran 2012'de, New York Times'ın "Milli Güvenlik muhabiri" David Sanger, ABD'nin, İsrail ile beraber yürüttüğü ve siber savaş tarihindeki en büyük saldırısının detaylarını haberleştirdi. İsimlerini vermek istemeyen kaynaklara dayanan haberde, 2010 yılında, İran'ın İsfahan eyaletinde bulunan Natanz Nükleer Tesisi'ne yapılan siber saldırı operasyonunu ifşa etti.
Bilinen siber savaş tarihindeki en güçlü 'solucan' olan Stuxnet, şimdiye kadar incelenen solucanların en karmaşığıydı.
İçerdiği bir dizi kod sayesinde, çoklu sistem zafiyetlerinden yararlanarak, operatörler hiçbir şey yapmasa da onlara hiç fark ettirmeden sisteme sızıp 'işini gören' bir yazılımdan bahsediyoruz. Bu yüzden Natanz nükleer tesisindeki operatörler, her şeyin yolunda gittiğini sanarken, 5000 santrifüjden tam 1000 tanesinin parçalara ayrıldığını ancak her şey olup bittikten sonra anlamışlardı.
Bu saldırıdan sonra İran dersine iyi çalıştı. Dünyanın en büyük ikinci siber ordusuna sahip ülke oldu. İlk misillemesini Ağustos 2012'de, dünya petrolünün %10'unu çıkaran Saudi Aramco'ya gerçekleştirdi.
Şirketin iletişim sistemindeki 35.000 bilgisayar çöktü. "Adaletin Keskin Kılıcı" isimli bir hacker grubu, saldırıyı üstlendi.
"Aramco'nun ABD ile ne alakası var?" diye sormayanlar için ikinci saldırıdan bahsediyorum.
Bir ay sonra, Amerikan finans sisteminin karşı karşıya kaldığı en büyük siber saldırıda, Bank of America, Citigroup, Wells Fargo, U.S. Bancorp, PNC, Capital One, Fifth Third Bank, BB&T ve HSBC'nin siteleri hacklendi. Çevrimiçi bankacılık işlemleri durdu veya yavaşlatıldı. İzzettin el-Kassam Siber Savaşçıları, saldırıyı üstlendi.
Ancak Amerikan hükümet yetkilileri, saldırının Stuxnet'e karşı bir misilleme olduğu noktasında hemfikirdi.
Öte yandan Türkiye, geçtiğimiz aralık ayında, en büyük siber saldırılardan birisini yaşadı. Elektrik akışının saatlerce durdurulduğu ve eşzamanlı olarak İstanbul'u da besleyen dört elektrik hattının kesildiği bu saldırılar sürerken, Reina'da da o mel'un terör saldırısı gerçekleşti. Enerji Bakanı Berat Albayrak, bir hafta sonra aHaber'e yaptığı açıklamada, saldırıların sürdüğünü kaynağını ilk kez ifşa ederek açıkladı:
"Bunun siber tarafı da var. 30 Aralık itibariyle aldığımız ciddi bir ihbar sonrasında tedbirlerimizi aldık. En son dün Amerika alt yapılı siber bir atak gerçekleşti.
Biz bunları püskürterek süreçleri yürütüyoruz.
Birçok açıdan tedbirli olmak zorundayız." Ertesi gün ABD Büyükelçiliği, yayınladığı açıklamayla 'iddialar doğru değildir' dedi.
Saldırıdan iki hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, doların 3.9'u gördüğü günlerde, döviz spekülasyonu ile ekonomimizin çökertilmeye çalışıldığını açıklamış ve kamu-millet işbirliği ile Türk Lirası'na sahip çıkacağımızı ilan etmişti.
Aynı gün EPDK, doğalgaz dağıtım ihalelerini TL cinsinden yapacağını duyururken, Savunma Sanayii Destekleme Fonu da dolar ve euro cinsindeki fonlarını TL'ye çevirdiğini ilan etti. Önceki gün de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, ihaleleri TL cinsinden yapacağını duyurmuştu.
Siber savaş, geleceğin değil, günümüzün savaşı. Bu vesileyle geçtiğimiz hafta açılışı gerçekleştirilen Siber Savunma Harekât Merkezi hayırlı olsun.