Avrupa Parlamentosu, ezici bir çoğunlukla, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerinin durdurulması noktasında karar aldı. Evet, gün boyu uzmanların, sanırım sükûnet telkin etmek için nerdeyse bir dua gibi defalarca tekrar ettiği üzere, "Kararın hukuki bağlayıcılığı yok" ama netice bundan fazlasını ifade ediyor.
AB Bakanı Ömer Çelik'in 'Karar yok hükmündedir' açıklamasına da katılmıyorum. Bilakis bu karar vardır ve bundan sonra AP nasıl ki AB'ye istikamet telkin ediyorsa, biz de kendi istikametimize karar verirken bu neticeyi göz önünde bulundurmalıyız.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentodan temsilci, 241 insanımızın öldürülmesinden ancak bir ay sonra ziyaretimize gelmişti.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentonun, daha önce de 'Muhatabımız Erdoğan değil, Davutoğlu' diyebilen küstah başkanı, darbeden 12 saat sonra "Erdoğan'ı keyfî kararlar almamaya çağırıyoruz" diye 'uyarı' yapmayı kendinde hak görmüştü. Ne ölümüz ne de dirimiz umurlarında değildi.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentoya üye ülkelerin hepsi, Can Dündar'dan Zekeriya Öz'e, ne kadar milletine ihanet etmiş kişi varsa onlara kapılarını sonuna kadar açmıştı. 'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentonun Türkiye temsilcisi Kati Piri, her raporunda başta PKK, ne kadar terör örgütü varsa hepsine sahip çıktı ve tutuklanmış terör örgütü üyelerinin serbest bırakılması çağrısını yaptı.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentonun koridorlarında PKK rahatça sergi açtı.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentonun hemen dışında, PKK günlerce flamalarıyla, posterleriyle, 'gerilla halayları'yla propaganda yaptı. O parlamentoya üye ülkelerin sokaklarında PKK protesto gösterisi de yaptı, yürüyüş de ve hatta miting de... Üstelik o mitinglerde PKK yöneticileri video konferansla, âdeta bir siyasetçiymiş gibi konuşturuldu. Ancak geçtiğimiz aylarda, Avrupa'daki Türklerin düzenlediği mitinge, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın video konferans yoluyla hitap etmesi engellendi.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamentoya üye ülkeler hiçbir zaman PKK propagandasından rahatsız olmadı ama darbe protestosu yapmak isteyen vatandaşlarımıza her tür baskıyı uyguladılar.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamento, daha önce de terörle mücadele kanununu yumuşatmadığımız için serbest vize anlaşmasına itiraz etmişti.
'Hukukî bağlayıcılığı olmayan' kararı alan parlamento ve onun birliği, Türkiye'nin demokratikleşmesinden çok, ülkemizin terörle terbiye edilmesi potansiyelini önemsedi. Üstelik Türkiye üzerindeki bir 'kolonyal vali' edâsıyla kendilerini konumlandırdıkları kulenin yıkılmakta olduğunu bile göremeyecek kadar da körler.
Birliğin en güçlü ülkesi Britanya kaçıp kendini kurtardı. Almanya Wolkswagen ve Deutsche Bank krizinden sonra ekonomik gerilemeyle boğuşuyor. Fransa zaten bir yıldır OHAL ile yönetiliyor ama bizdekinden farklı olarak Paris'ten Marsilya'ya kadar tanklar sokaklarda. Brüksel de farklı değil.
Fransız ekonomisi geriliyor, İtalya çöküşün eşiğine yaklaşmış durumda. Yunanistan ve İspanya zaten ortada. AB karşıtı dalga yükselişte. İtalyan Başbakanı bile basın toplantısından AB bayrağını kaldırarak halka hoş görünmeye çalışıyor. Irkçılık ve İslâmofobi yüzünden bir arada yaşama iradesi her geçen gün yok oluyor. Türkiye'nin sınırları tutması sayesinde, mülteci krizini ucundan gören Avrupa ülkeleri birbirlerine dalmaya hazır bir nefretle yoğruluyor. Buna rağmen bize "teröristlerinizi yargılamayın, mültecilerin de seyahat hakkını engellemeye devam edin" diye akıl verebiliyorlar. Ve bunu zaten halkının %60'ından fazlası AB'ye üye olmaya karşı ülkeye diyorlar.
İşin özeti, çok beklerler!