Aşağıdaki sözler, Gülen'in müritlerine yönelik kapalı bir toplantısındaki talimatlarıdır ve 1999'da ATV'de yayınlanmıştır:
"Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslâm'ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye'de (judiciary), Mülkiye'de (state bureaucracy) veya başka bir hayati müessesede arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdî mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir.
Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir.
İstikbâle yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin.
Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbâle yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri, keşfetmeleri, aşmaları lazım.
Bu da meselenin diğer bir yanıdır.
Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde, kuvvete başvurmayacaksınız.
Teknik taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dışta bazıları bizi korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup hep yolunuza devam ediyorsanız; yine orada o esnekliği gösterecek o eksantiriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz. İster Mülkiye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, ister Adliye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, herkes için söz konusudur bu. Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar bu şekilde hizmete devam etmeleri şarttır. Erken huruç diyeceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya Cezayir'deki gibi başlarını ezer.
Zayiata meydan verilmemeli. Bu açıdan bizim ister o dairede ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. Cezayir'i, Suriye'yi, Mısır'ı yaşamayalım." Bu sözlerin ne anlama geldiğini, ne tehditler içerdiğini bugün daha net anlıyoruz. Devleti içerden işgal etmeye çalıştılar.
İlahiyat profesörleri Akıncı Üssü'nden, sanık polis müdürleri tankların içinden çıktı. Darbe sonrası Cumhurbaşkanı'nı nasıl yargılayacaklarının belgesi savcılarının ofisinden, Fetullah şerefsizine bağlılık yeminleri insanlara bomba yağdıran pilotlarının üzerinden çıktı. Kanıt konusunda sıkıntımız yok da ABD'nin hâlen Gülen'i sıradan bir din adamıymış da delile ihtiyaçları varmış gibi safa yatması çok sinir bozucu.
Hiç değilse, Gülen'in vatandaşlığı için kendisine kefil olan eski CIA istasyon şeflerine, mesela Fuller'a sorabilirler! 'Kendi itimiz, hemen satamayız' diye ayak sürdüklerini söylemek istemiyor da olabilirler tabii.
Buyrun, Wikileaks'te yayınlanan ve daha Ağustos 2005 tarihinde, yani ta 11 yıl önce, ABD İstanbul Başkonsolosluğu'ndan geçilen telgrafa göre de Gülen neymiş:
"Gülen hareketinin nihai niyetleri konusunda derin ve yaygın kuşkular hâlâ geçerli.
Bu hareketin bünyesindeki çeşitli çevrelerin içine çektiği insanlar üzerinde uyguladığı baskıya ilişkin ipucu veren anekdotlara sahibiz... Bu gerekçeler, Gülencilerin polis teşkilatı dahil birçok devlet kurumuna sızmalarıyla birleştiğinde, yüzeyin altında çok daha katı bir çizginin, dünya çapında bir İslamcı yayılma propagandası misyonunun yattığına işaret ediyor."
ABD, görmek isterse Gülen yapılanması hakkında delil Türkiye'de de, kendilerinde de mevcut. O yüzden 'stratejik ortağımız', bu husustaki haklılığımızı nazarı itibara alıp, ne olduğunu gayet iyi bildiği bu yapının elebaşını müttefikine teslim etmelidir.
Aksi takdirde ilişkilerin zedeleneceği açıktır.