Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Deniz Baykal'ın tuttuğu ayna

CHP Eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamalar CHP yönetimini derinden sarsacağa benziyor.
Kaset operasyonuyla birlikte CHP'nin başına getirilen Kemâl Kılıçdaroğlu ile CHP, bambaşka bir forma bürünmüştü. Adına 'yeni CHP' denen bu formda, Türkiye'nin dış politika çıkarlarına karşı da muhalefet etmek yer alıyordu.
Türkiye'ye düşmanlık güdenin, Esed yönetimi, İran, Maliki yönetimi veya Rusya olması fark etmiyordu. CHP, mutlaka muarız ülkelerin safında, Ak Parti'ye muhalefet eder gibi görünerek aslında kendi ülkesine muhalefet ediyordu. Üstelik bunu "ana muhalefet partisi" kimliği ile yapıyor ve iç politik söylemi de bu gücü üzerinden Türkiye aleyhtarlığı noktasına sürüklüyordu.
Baykal, tam da Suriye muhalefetinin YPG- Rusya eliyle boğulmaya, güney sınırımızın PKK'ya teslim edilmeye çalışıldığı bu kritik noktada elini taşın altına koydu ve şunları söyledi:
"Azez Halep hattını açık tutmak için Türkiye'nin bombalama hakkı vardır. Bu hattı açık tutmak için bombalanmasını doğru buluyorum.
Şu anlık bu bombalamaların etkili olduğu anlaşılıyor. Niye göçüyor insanlar? Orada, Halep'te bir katliam var. Tarihi kimliği değiştirecek süreç yaşanırken
veya
'durun', 'bekleyin' 'izleyin' demek doğru olmuyor. O hattın açık olması Halep'ten bir göç dalgasının yönelmemesi açısından çok önemli. Olay PYD olayı değil, Halep olayıdır. Olay Şii kuşatmasıdır."
CHP Genel Başkanı'nın bir gün önce İran Büyükelçisi'ni ağırlayıp görüştüğü düşünülürse, Baykal'ın siyasî hayatında sanırım ilk kez yaptığı "Sünni" vurgusu daha net anlaşılır. Esed'in Suriye'deki Nusayri azınlık ve Şii bloğunu arkasına alıp Sünni çoğunluğu toptan katlettiği bir vasatta Halep'in bir Sünni şehri olduğunu söylemek, mezhepçilik değildir; işgalciliğe karşı duruştur.
Baykal, CHP'ye tuttuğu aynada gördüklerini anlatırken, mevzunun bam teline de dokunmaktan çekinmedi ve yönetim sıkıntısına şöyle değindi: "CHP'de köklü bir değişime ihtiyaç olduğu açık. Parti, kendini yeniden şekillendirme ihtiyacıyla karşı karşıya. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da bunun farkında olduğunu biliyorum. Bizim, zaman kaybetmeden, bir an önce CHP'nin, Türkiye'ye yönelik tehditler ve tehlikeler karşısında en güçlü şekilde, tazelenmiş, yenilenmiş, güçlenmiş olarak temsil etmesine ihtiyacımız var. Bu alışılmış, siyasi mücadele yöntemleriyle başarılmış bir iş değildir. Bu konuda herkese büyük görev düşüyor, Kılıçdaroğlu'na da yönetici arkadaşlara da."
Kılıçdaroğlu'nun 'hendeklerdeki arkadaşlar' ya da "Saray'ın savaşı" söyleminde olduğu gibi, ana muhalefet partisi olmasına rağmen, HDP'nin kuyruğuna takılıp giden bir marjinal parti söylemini benimsemesini de örtülü biçimde eleştiren Baykal'ın şu sözleri de kayda geçmeli:
"Türkiye'de bizim söylem, ilke, politika bakımından tutarlı, biraz oradan biraz buradan falan değil, belli özentilerden uzak olmamız gerekiyor. HDP ile AKP arasında böyle bir sarkaç konumunda olmak, bizim işimiz değil."
Baykal'ın eleştirilerinin hiçbiri kişisel değil; bilakis parti tabanında zaten halihazırda var olan bir rahatsızlığın dışavurumudur. Kurumsal düzeyde bu ses boğulmaya çalışılsa bile, taban buna rıza göstermeyecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA