Salı günü YPG'nin siyasi kolu PYD, Moskova'da temsilcilik açtı. Büronun duvarında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın resmi ve Türkiye'nin güneydoğu bölgesini de içine alan bir 'Kürdistan' haritası yer alıyordu.
Ertesi gün, YPG'nin yayınladığı deklarasyonda örgüt, "Suriyeli Kürtler Türkiye'deki Kürtleri korumaya hazırdır. Bıçak kemiğe dayandı" şeklinde Türkiye'ye karşı tehditler savurdu. Ocak sonunda YPG'nin yayınladığı bir video kaydında da "Batılıları bize katılmaya ve her yerde Türkiye'ye saldırmaya çağırıyoruz" deniyordu.
O videodan kısa süre sonra ABD'nin DAEŞ'le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Kobane'ye giderek terör kariyerine önce PKK'da başlayıp, 2003'ten itibaren YPG'de devam eden Polat Can isimli teröristten teşekkür plaketi alırken görüntülendi.
YPG'nin tehdit deklarasyonu yayınladığı gün konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner ise, "PKK bizim için bir terör örgütüdür. Ancak bize göre PKK ile YPG arasında açık fark var. YPG konusunda Türkiye ile aynı görüşte değiliz" tekerlemesini tekrarladı.
YPG, kendisini PKK'dan ayrı görmüyor. Bu yüzden açıkça deklarasyon yayınlayıp Türkiye'ye geçerek PKK'nın yardımına koşacağını ilan edebiliyor. Lider olarak PKK lideri Öcalan'ı benimsediklerini söylüyorlar. Ancak ABD ısrarla Türkiye'den bu olan bitene gözünü kapayıp, DAEŞ'le çatıştığı için YPG'yi PKK'dan ayırt etmesi bekleniyor. Hâlbuki Nusra nasıl ki DAEŞ'le savaşmasına rağmen terör örgütü olarak kabul ediliyor, Türkiye aynısını ABD'den YPG için yapmasını bekliyor.
Türkiye'nin neden DAEŞ'i de, Nusra'yı da YPG'yi de terör örgütü olarak gördüğü açık. İncirlik üssünden kalkan uçakların YPG'ye alan açtığını gören bir ABD müttefiki olarak Türkiye'nin hassasiyeti ortada. Şayet bu hassasiyet göz ardı edilirse, kamuoyunun İncirlik üssünü kullandırtmak noktasında hükümete baskı yapması kaçınılmaz.
Üstelik sahadan gelen bilgiler YPG'nin artık Amerika değil, Rusya oryantasyonunda hareket ettiğini kanıtlar nitelikte. Washington ne zamandır bastırsa da YPG, 'DAEŞ'in başkenti' Rakka'ya doğru adımını bile atmadı.
Ancak bir süredir, DAEŞ'le savaşan muhalifleri Rusya bombalarken önce Esed rejimi güçleri, ardından da YPG, Kobane savunmasına da gelmiş olan Hür Suriye Ordusu güçlerinin üzerine yürüyor. Örneğin Rusya en son Tel Rıfat, Manag ve Ayn Dakna bölgesini bombalarken, YPG de karadan muhaliflerle savaşıyor. Manag hava üssü artık tamamen YPG'nin elinde.
Türkiye'nin Azez sınırı, bu gidişata müdahale edilmezse kısa sürede YPG güçlerinin eline geçebilir. Bu da Cerablus'a yapılacak bir saldırı sonrasında, Tel Abyad'da olduğu gibi DAEŞ'in çekilmesi ve güney sınırımızdaki 'PKK kuşağı'nın tamamlanması anlamına geliyor.
Dört bir yandan kuşatma altındayken, Suudi Arabistan'ın karadan Suriye'ye girmeye hazır olduğunu söylemesini, ABD'nin DAEŞ'le mücadele noktasında bunu memnuniyetle karşılayacağını belirtmesini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Artık bir iç güvenlik meselemiz haline gelen Suriye konusunda, rasyonel çözüm teklifimizi hayata geçirme zamanı geldi" diyerek güvenli bölgeyi kurmaya yeşil ışık yakmasını konuşmamız gerekirken, 60-70 yaşındaki eski Ak Partililer, Himalayalar mı, ulu çınarlar mı olduklarını tartışmaya ve kamuoyunu nefsi meseleleriyle oyalamaya devam ediyor.
Tarih bunu da yazacak.