Kamuoyu ve sanırım en başta da ülkücü camia, Bahçeli ile Türkeş arasında görüş ayrılığını anlamlandırmaya çalışıyor. Belki yardımcı olur diye, Bahçeli'nin sadece parti içinde değil, MHP dışındaki partilere de bir zamanlar ne kadar "hoşgörülü, alttan alan, anlayışlı" bir politika izlediğini hatırlatmak istedim.
1999 Genel Seçimleri bitmiş; DSP 136 milletvekili, MHP 129, FP 111 milletvekili, DYP 86 milletvekili, ANAP 86 milletvekili çıkarmıştı. Hükümet kurma görevi verilen DSP'nin önünde pek çok seçenek vardı. İkinci parti olarak kilit konumdaki Bahçeli, koalisyon seçeneğini teke indiren bir açıklama yaptı ve "FP ile DYP'nin bu dönem dinlenmeleri lâzım" dedi.
Böylelikle Bahçeli, 28 Şubat mağduru iki partinin masada olmayacağını da ilan eden taraf olmuştu. Tabii aynı süreçte MHP'nin normalde başörtülü olan vekili Nesrin Ünal'ın başını açtırarak yemin ettirdiğini, aynı gün Merve Kavakçı'nın başörtülü olduğu gerekçesiyle yemin etmesine izin verilmeyerek âdeta meclisten kovulduğunu, bu zulümden sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın 7 Mayıs 1999 günü Fazilet Partisi'ne kapatma davası açtığını hatırlatalım.
DSP- MHP- ANAP arasındaki görüşmeler böyle bir ortamda başladı. Fakat bu görüşmelere bomba gibi düşen açıklamayı yapan Rahşan Ecevit olmuştu. Rahşan Ecevit, "Katillerle koalisyon kurulmaz. Bunları unutmak kolay mı?" diye sormuştu! Bahçeli ve kurmayları, önce bir süre susup Bülent Ecevit'in özür dilemesini beklediler. Fakat Ecevit çifti ortada özür dilemeyi gerektirecek bir durum görmüyordu.
Rahşan Ecevit, "Ben şimdiki MHP'yi kastetmedim, 12 Eylül öncesindeki MHP'yi kastettim" mealinde bir açıklama yaptı. Bahçeli, Alparslan Türkeş ve ülkücü hareketin geçmişini 'katil'liğe indirgeyen bu açıklamayı yeterli buldu ve görüşmeler başladı. Nasıl, "Çankaya fanusuna dön", "Bilal'i ver, koalisyonu al" diyen Bahçeli'den eser yok, değil mi?
Koalisyon hükümeti kuruldu. MHP, seçim meydanlarında başörtüsüne çözüm getirileceğini vaat etmiş olmasına rağmen, DSP'nin ısrarıyla koalisyon protokolünün daha üçüncü paragrafında şunlar yazıldı:
"...hanımların özel yaşamlarında giyim kuşamlarına bir karışma söz konusu değildir; ancak kamu kurumlarında türbanın Cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan bir siyasal simgeye dönüştürülmesine karşı yürürlükteki kurallar uyarınca alınmış önlemler titizlikle sürdürülecektir." https://www.tbmm.gov. tr/hukumetler/KP57.htm