Demek ki Türkiye'de otoriter bir rejim yokmuş. Demek ki Türkiye'de adil ve şeffaf seçimler yapılıyormuş. Demek ki Türkiye, demokratik sistemin kurallarına göre işleyen özgür bir ülkeymiş.
Bunları söylüyorum çünkü sandıktan Ak Parti tek başına iktidar olarak çıksaydı, bir kısım yerli ve yabancı basın kaynaklarının büyük çoğunluğu tam tersini yazacaktı. Türkiye otoriterleşiyordu, seçimlere hile karıştırılıyordu ve demokratik rejimin sonuna geliniyordu. Nitekim seçim öncesinde de yazdılar.
Bu da bize gösteriyor ki, bir kısım yerli ve yabancı basının eleştirilerinde önemsediği esas amaç Türkiye'deki Ak Parti iktidarının zayıflamasıdır ve bu eleştirilerin hepsi konjonktürel, gerçekliği yansıtmaktan uzak ideolojik okumalardan ibarettir.
Neticede uluslararası güçlerin desteğini de arkasına alan beş benzemezler ittifakı, Gezi'de başaramadıklarını bu seçimlerde başarıp HDP'yi de saflarına katarak Ak Parti'nin tek başına hükümet kuramamasına vesile oldu. Türkiye, 13 yıldan sonra ilk kez, bir seçimin ertesinde önünü göremez hale getirildi.
Parlamenter sistem, işte budur. Ülkenin 76 ilinden vekil çıkarıp, en yakın rakibine %16 puan fark atan partinin bile iktidar olmasına imkân sağlamayan, ortaya istikrarlı bir ülke tablosu çıkartamayan düzenin adıdır.
Azınlık hükümeti, Ak Parti- MHP koalisyonu, HDP destekli CHP-MHP koalisyonu senaryoları havada uçuşuyor. Ancak bunların hiçbiri ya baştan gerçekleşmeyecek ya da gerçekleşse bile ülkeyi dört yıl seçimsiz yönetecek kadar gücü olmayacak seçeneklerdir. Peki şimdi ne olacak?
Yapılacak bir erken seçimde karşımızda bundan çok da farklı bir tablo göreceğimizden emin miyiz? Yine parlamenter sistemin bizi hapsettiği o kısırdöngüye, siyasi istikrarsızlığın ekonomik erimeye yol açtığı kâbus koalisyon günlerine, ya iktidarsız hükümetlerin ya da kavgalı siyasetin sonuç üretemediği dönemlere geri dönüş yaptık.
Ak Parti'nin tek başına hükümet etmesini önlediniz. Tebrikler, şimdi ne yapacaksınız? Ülkeye sunduğunuz reçete, çizdiğiniz ufuk nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâlen ülkenin en tepe noktasında ve en az dört yıl daha bu ülkeyi yönetecek. Peki onun altındaki siyaset nasıl bir sonuç üretecek?
Şimdi Cumhurbaşkanı'nın, Başkanlık sistemi derken şahsi bir dava gütmediği, ülkenin geldiği noktadan geri gitmesini engellemek, vesayet odaklarının tekrar burunlarını çıkarmasını önlemek, bankaların battığı, enflasyonun fırladığı, piyasaların orantısız tepkiler verdiği, işsizliğin arttığı zamanlara dönmemek için bu teklifi yaptığı anlaşıldı mı?
Korkarım hayır. Ak Parti bu misyonu kendine hedef olarak belirlemedikçe ve toplumdaki farkındalığı artırmaya çabalamadıkça da anlaşılmayacak. Böylelikle Ak Parti hem kendisine hem de ülkeye vakit kaybettirmeye devam edecek.
Daha on ay önce %52 oy alan kurucu liderin partisi bugün %41'e düşürülmüşse, elbette şapkayı önüne koyması gereken çok kişi var.