En büyük vefasızlığı Rabb'imize karşı gösteriyoruz. Bize bunca varlığı yaratan ve hizmetimize veren Allah'a karşı vefalı değiliz. Aslında ruhlar âleminde O'na olan bağlılığımızı haykırmıştık; "Sen bizim Rabb'imizsin" demiştik. Sonra bedenlenip varlık âlemine gelince de sözümüzü unuttuk.
Yüce Allah bizden kaldıramayacağımız şeyler istemedi. "Beni tanıyın. Bana kulluk edin, birbirinizi sevin, merhamet edin, zalim olmayın, kâinatın düzenini bozmayın. Benim iyi dediğimi iyi, kötü dediğimi kötü deyin" dedi. Bazen dünya menfaati uğruna Rabb'imizin bizim için belirlediği kırmızı çizgileri aştık. Rabb'ine vefalı olmayan, doğrusu kimseye vefalı olmaz.
HAZRETİ PEYGAMBER'E VEFALI OLAMADIK
Bize duru, temiz, toleranslı, anlaşılır, uygulanabilir bir dünya bırakan sevgili elçiye karşı vefasız olduk. Onun bize öğrettiklerine karşı duyarsız kaldık, onun gösterdiği sadakati, gayreti, direnci gösteremedik.
Çoğu kez basit bir saygı ifadesi olan "Hazret" cümlesini dahi sorgular olduk. Salat-ı selamı çok az hatırlıyoruz. Sünneti ve sahih hadisleri neredeyse hayatımızdan çıkardık.
Kaçımız teheccüd veya duha namazlarına devam ediyoruz? Beş vakit namazı bile ihmal ettiğinizi duyar gibiyim.
KUR'AN-I KERİM'E VEFA GÖSTERMİYORUZ
Kur'an-ı Kerim'i baştan sona, Fatiha'dan sonuna kadar, meali ve tefsiriyle okuyan insanımız hayli az. Evet, bu yüce kitaba saygımız çok fazla: Öpüp başımıza koyuyoruz, abdestsiz dokunmuyoruz, evin en yüksek yerinde muhafaza ediyoruz. Ama helale helal, harama haram diyor muyuz? İçindeki emir ve yasaklara duyarlılığımız ne kadar?
Yurtdışında kitabımıza saldırılınca içten tepki gösteriyoruz, ama Kur'an'la aramızdaki mesafeyi koruyor muyuz?
"Peygamber şöyle dedi: Ey Rabb'im, şüphesiz ki kavmim bu Kur'an'ı terk etti" (Furkan 30). Kur'an'ı terk edersek, korkuyorum ki o da bizi terk eder.
DOST DOSTA VEFALI DEĞİL
Özel dostluklar vardır; para pul, şan, şöhret, mevki, makam ve menfaat gözetmeden Allah için birbirini seven dostluklar. Bu dostlar ahirette de yoldaş olacaklardır:
"O gün dostlar azabın şiddetinden dolayı birbirlerine düşman kesilirler, sakınanlar hariç" (Zuhruf 67). Ama menfaat duygusuyla kurulan dostluklar o gün dağılacak, her biri diğerini suçlayacaktır: "Sen beni yoldan çıkardın!"
KİŞİ SEVDİĞİNİN DİNİ ÜZERİNEDİR
Kişi sevdiğinin dini üzerinedir ve sevdiğiyle beraberdir. O hâlde kimi sevdiğine bak. Yanlış yerdeysen kendini kontrol et. Yüce Allah'ı seviyorsan, onun gösterdiği yoldan gitmelisin. Bazen yanlış yere sevdalanırsın ve ölünce uyanırsın. Sevdiğin uğruna can vereceğin kişi seni ateşe sürükler. Ahiret beklentisi içinde, iyi dostlarla sıratı geçip teraziyi zorlayarak cennete ulaşmak için Allah'a kul olmalısın.
AİLENE KARŞI HİÇ VEFALI DEĞİLSİN
Annen ve baban sana hasret. Haftada kaç kez ziyaret ettin?
"Beş evladım var, beş yıldır hiçbirinin yüzünü görmedim" diyen hacı teyzenin çaresizliği... Sen mikrofonu yaşlılara uzatmaya gör; ne dertler, ne hasretler duyarsın.
EVLADINA VEFA GÖSTERMİYORSUN
Evlat, büyüyünceye kadar, hatta babaanne yaşadığı müddetçe ebeveynine muhtaçtır.
Boylarının uzadığına bakmayın; ruhlarında hâlâ çocukluk taşırlar. Hz. Peygamber bile, "Keşke annem ve babam sağ olsalardı" demedi mi?
Evlatlarınıza Allah'ı, Peygamber'i, Kur'an'ı, helali ve haramı, kul hakkını, komşuluk bağını öğretin. Topluma, ülkeye karşı borçlarını öğretin. Bu ülkeyi bize şehit ve gazilerimiz bıraktı; vefa borcumuz var. Hz. Ömer, evladına Allah'ı, helal ve haramı öğretmeyen babaya, "Sen oğluna ihanet ettin" demiştir. Babalık ve annelik doğurunca bitmez. Hz. İbrahim ve İsmail gibi olun ki Rabb'im gökten müjde indirsin.