Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Mısır’dan izlenimler

1985-1987 yılları arasında Mısır'da, Kahire'de araştırmacı olarak bulundum. El-Ezher, Kahire Üniversitesi, İskenderiye Üniversitesi'nde derslere girdim, dil açısından da haylice yararlandım. Tam 45 yıldan sonra bir daha 3 günlük bir ziyarette bulunmak istedim. Doğrusu 1985 yılında evlendiğimde hanımımı yanıma almadan gitmiştim. Zira hocalardan yararlanmak için bazen elimizde bavulla mekân mekân yolculuk gerekiyordu. O nedenle hanımımı yanıma almamıştım. Ama söz vermiştim bir gün gideriz diye. Bu da 45 sene sonra ancak mümkün oldu.
Mısır halkı her zamanki gibi mütevekkil, sakin, güler yüzlü, kendi hâlinde, insan canlısı kişiler. Trafiğine uyum sağlamak zor. Zira insanlar hızla gelen arabalara aldırış etmeden yola fırlıyorlar. Çoğu kez milimlik sıyırmalarla arabaya çarpmıyorlar. Araba sürücüleri de bu işe alışmış görünüyor. En azından kaza görmedik. Bu kısa yolculukta dolaştığım yerleri sizinle paylaşmak isterim.
EZHER ÜNİVERSİTESİ: İslam âleminin dini alandaki en prestijli üniversitesidir denilebilir. İçinde ilahiyat dışında tıp gibi fakülteleri de barındırıyor. Camisinin inşaatı Fatımiler dönemine kadar gidiyor. Hicri 259-362 yılları arasında inşa edildi. Üniversite Hicri 975 yılından itibaren eğitim veriyor. Fatımiler döneminde Şii bir devlet olan Mısır, Selahaddin Eyyubi ile Sünniliğe geçiyor.
HZ. HÜSEYİN CAMİİ: Ezher Camii'yle karşılıklı iki caddede yer alır. Hz. Hüseyin'in mübarek başının burada olduğu iddiası var. Orayı da ziyaret ettik.
İMAM ŞAFİİ'NİN KABRİ: Kahire'nin mezarlıklar bölgesinde büyük imamın türbesi bulunuyor. Yanında Zekeriyya El-Ensari, biraz ilerisinde Leys b. Sad gibi büyük âlimler var. Ve o bölgede yüzlerce İslam mutasavvıfı, fıkıh, hadis âliminin mezarı yer alıyor.
REVAK-ÜL ETRAK: Mısır'a eğitim için gelecek Türk öğrencilere tahsis edilmiş küçük bir yurt vardı. Türk revakı diye nitelendirildi. Kapatılmış. Belki de tamirat vardı giremedik. Ezher Camii'nin bitişiğindeydi.
MECELLETÜ'L EZHER: Her ay takip ettiğim Ezher'e ait bilimsel dergiyi çok aradım. Ama artık satılmıyormuş. Sadece belli günlerde dağıtılıyormuş. Buna üzüldüm tabii.
NEFİSE HATUN CAMİİ: Kahire'deki bu özel türbeye mutlaka uğramak gerekiyor. İlginç bir hikâyesi var bu cami ve türbenin. Nefise Hatun, Hz. Hüseyin'in torunudur. Çok ihlaslı bir kadın. İmam Şafii bazen evinin kapısında gider, bu kadını ziyaret edermiş. Hatta hastalandığında dua istermiş. Her seferinde duayı yaparmış. Ama İmam Şafii'nin son hastalığında şifa duası talebine sessiz kalmış. Daha sonra İmam Şafii vefat etmiş. Şöyle vasiyet etmiş: "Beni yıkayıp kefenledikten sonra Seyyide't Nefise (Nefise Hatun'un) kapısının önüne götürün. İlk cenaze namazını o kılsın. Sonra camiye götürün." Öyle de yaptılar. Nefise Hanım vefat edince eşi cenazeyi Medine'ye (Ehli Beyt'in oraya) götürmek istese de Mısır halkı sokaklara dökülüp buna engel oldu. Ve kocası ikna edilip mezar Kahire'de kaldı. Müminler, Nefise Hanım'ın mezarında dua ederler.
TANTA, SEYYİD AHMED: Bu şehirde Seyyid Ahmed Bedevi'nin camisini ve türbesini ziyaret ettik. Oradaki türbe 13. yüzyılda yaşamış bu büyük sufi, Bedeviyye tarikatının kurucusuna aittir.
İMAM BUSİRİ'NİN TÜRBESİ: İskenderiye kıyı şehridir. Burada gezilecek yerler çok belki ama biz dini mekânlarla ilgili olduğumuz için türbeye yoğunlaştık. Berberi asıllı Busiri, Kaside-i Bürde'nin (veya Bür'e) yazarıdır. 190 beyitlik bir şiirle Efendimiz Hz. Muhammed'e (SAV) aşkını ilan eder. Bir gece felç olur. Ve şifa niyetiyle kaside yazar. Bir gece rüyasında Efendimizi görür ve iyileşir. Bu neden Bür'e (iyileştiren) kaside adıyla da tanınır bu kaside. Veya Efendimiz rüyasında cübbesini felçli yerine örttüğü için bürde (cübbe) kasidesi olarak da bilinir.
PİRAMİTLER: Mısır'ın simgelerindendir piramitler. Araplar "Ehrem" diyor. Devasa taşlar, üçgen bir yapıyla bir araya getirilmiş. 20 yıl sürmüş inşaatları. Firavunlar 'Hz. Musa dönemi) kendilerine mezar diye yaptırmışlar. O taşlar nasıl taşındı, kaç bin kişi çalıştırıldı. Yüz binlerden bahsediliyor. Peki bu piramitlerin yapımı esnasında acaba kaç bin insan hayatını kaybetti. Heredot MÖ 485-425 yılları arasında yapılan bu yapıda 100 bin kişinin çalıştığını söyler. Ortalama bir taşın (bloğun) ağırlığı 2.5 tondur. Piramitler bir medeniyeti mi yoksa arka planda bir zulmün izlerini mi taşıyor bunu konuşmak lazım doğrusu.
MISIR'DA BİR TAKSİCİ: Bir gece Kahire'de yaşadığım ilginç bir olayı sizinle de paylaşmak isterim. Saat 21.00 civarında kaldığımız otelden çıktık. Abbasiye diye bilinen şık caddeleriyle meşhur bir bölgeye gidelim dedik. Taksi çevirdik. 30 kilometrelik yola 200 cüneyh istedi. Bizim paramızla 150 lira gibi. Caddeye vardık taksici "Sizi geri götürmek için beklerim" dedi. Ben "1 saat oyalanırız, sen işine git" desem de ısrar etti. "Ben de oyalanırım, 1 saat sonra sizi şu köşeden alırım" dedi. Adamla Arapça konuşuyorum ama neticede Türk olduğumu anlıyor. 1 saat sonra taksicinin bizi bıraktığı yere vardık. Adam bizi bekliyor. Bindik arabaya, otelimize vardık. Ben biraz da bizi beklediği için 400 cüneyh çıkarıp verdim. Yani 300 lira gibi bir meblağ. Taksici almadı. Azımsadı sandım. "Ne kadar verelim?" dedim. Cevabı şu oldu: "Ben zaten buraya boş gelecekken sizi taşıdım. Bu para bana helal değil, almam." Zorla cebine sıkıştırdım, geri verdi. Adam "Nasılsa turist bu kişiler, ne kadar kandırabilirsem iyidir" diye düşünmüyor. Vurgun vurayım demiyor. Lütfen ticari ahlakımız ile bu Mısırlı taksicinin ahlakını karşılaştırın. Biz ne yapıyoruz? 3-4 kilometrelik yola bazen astronomik rakamlar istiyor ve ülkemizi kötü tanıtıyoruz. Yorum size kaldı.

UÇAKTAKİ GAZZELİ
Kahire'den dönüş yolundayız. Uçakta yanımda 60 yaşlarında bir Arap oturuyor. Selamlaştık. Uçak kalktı. Yolcu elindeki telefonda sürekli ailesinin fotoğraflarına bakıyor. Çocuklar, gelin, kız, ev hanımı... "Özlemiştir ailesini" dedim kendi kendime. Merakımdan "Mısırlı mısınız?" diye sordum. "Hayır, Gazzeliyim" dedi. "Peki bu fotoğraftakiler kim?" dedim. "Şehitler... Gazze'de İsrail saldırısında çöken binanın altında kalan eşim, torunum, gelinim, damadım, genç evlatlarım, kayınvalidem, dedem ve üç komşum. Toplam 18 kişi. Hepsi şehit. Sadece Türkiye'de bir oğlum kaldı. Araba tamiri yapar. Onu görmeye gidiyorum" dedi. Bunu anlatırken mütevekkil ama yanaklarından yaş akıyordu. Hüzün içinde teselli ettim. Ama dağ gibi duruyordu. "40 bin şehit var" dedim. Yüzüme bakıp şunları söyledi: "200 binden az değil şehit sayısı. Benim ailem gitti, kimse sormadı bile kaç kişiyi kaybettin diye. Sayım dışı 10 binler var istatistiğe girmeyen. O rakamlar gerçek değil."

ÜLKEMİZ DİMDİK AYAKTA
Ne zaman ülkemiz ileri hamleler başlatsa, sevgi ve kardeşlik öne çıksa, bahar havası esse, iyimserlik rüzgârları ortaya çıksa, savunma sanayiinde ciddi hamleler yapılsa, gelişmesini inkıtaya uğratmadan sürdürse, işte tam o dönemlerde tezgâhlar, saldırılar başlar. Allah son olayda hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet etsin. Yaralılara şifa nasip etsin. Ülkemize saldırılar ters tepecek. Bu ülke inşallah kıyamete kadar yaşamaya devam edecek.

PEYGAMBERİMİZ (SAV) GELECEĞİ BİLİR MİYDİ?
Mutlak gaybı (bütün geleceği) Allah'tan başkası bilemez. Ama nispi (kısmi) gaybı peygamberler bilebilir. Bu bilginin kaynağı yüce Allah'tır ve bu bilgiyi Cebrail (AS) yoluyla peygamberine iletir. Nitekim Hz. Peygamber (SAV) geleceğe dair birçok bilgi iletmiştir ve bu bildirdiklerinin hepsi gerçekleşmiştir. Biz buna "mucize" deriz.
Kâbe'ye neden Kâbe denmiştir?
Kâbe bütün Müslümanların kıblesidir. Mekke'nin ortasında bulunan orta hacimde bir evdir. Kâbe denilmesinin sebebi, dört köşeli (muka'ab-küp) şeklinde oluşundandır. Yani "dört köşeli yüksek yapı" demektir. Diğer bir ismi ise Beyt-i Atik'tir. Anlamı şudur: Allah (CC) bu evi sırf kullarının ibadetine ayırmıştır. Herhangi bir kimsenin mülkü değil. Bütün dünya Müslümanlarının ortak mekânıdır.
Dine küfretmek kişinin nikâhını dini açıdan düşürür mü?
Din, Kur'an-ı Kerim, ezan gibi mukaddes değerlere saygı duymak şarttır. Bu değerlere küfretmek son derece yanlıştır. Kişi bilerek, tasarlayarak, sözünün hangi anlama geldiğinin farkında olarak bu değerlerden birine küfrederse dini açıdan nikâhını yitirir. Tasarlanmış bu tür küfürler (Allah korusun) kişiyi dinden çıkarır. Bu hataya düşen kişi hemen tövbe edip pişman olmalı, nikâh akdini yenilemelidir. Ama tasarlamadan, planlamadan laf olsun diye (dil alışkanlığından dolayı) böyle bir söz kullanırsa hemen pişman olması gerekir, dini nikâhı da bozulmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA