Önder, yani rol modellerin tek tek tarihe gömüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Mevsimlik parlatılmalar bir müddet sonra kendine zemin bulamıyor, toz gibi dağılıyor. Zehirledikleriyle baş başa kalıyor. Nasibine ne düşüyorsa, onunla düşümü tamamlıyor. Kabarık egolar, bencillikler insana düş kırıklığı armağan ediyor. İnançlar akıl ile teslimiyet arasında bir anaforda yalpa yapıp duruyor.
Huneyn günü Müslümanlar dağıldığında Hz. Peygamber'in önderliğini yaptığı cemaatin bu hâlini görenler, "Artık bu ordu bir daha toparlanamaz" demişlerdi. Gün geldi o ordu denizi de, okyanusu da geçti. Viyana'ya kadar yürüdü, Balkanlar'ı baştan başa katetti, neredeyse Roma'ya dayanacaktı.
Dünün, bugünün veya yarının şaşkınları hâlâ bunun intikamını almaya çabalıyorlar. İslam bütün heybetiyle ayakta "İnsanlığa eksik kalmış neyi sunabilirim"in heyecanını yaşıyor. Kur'an aşılamaz metinleriyle, mucizesiyle, gönüllere ferah veren ayetleriyle kalpleri yıkamaya devam ediyor.
HZ. MUHAMMED ARAMIZDA
Hele Hz. Muhammed (SAV) alnına boncuk boncuk toplanan teriyle sanki Hira'dan yeniden sesleniyor. Kavgaların, cinayetlerin, savrulmaların, hazımsızlıkların, kahraman olma gayretlerinin tavan yaptığı şu ihtiyar dünyada Hz. Muhammed (SAV) sığınılacak kale olarak ayakta. Tarih boyunca Batılı propagandistlerin, oryantalistlerin, kısacası iç ve dış mihrakların bütün çabalarına rağmen Hz. Muhammed hiçbir yıpratma faaliyetinden etkilenmeden, hatta günden güne gerekliliğini hissettirerek aramızda dolaşmaya devam ediyor.
MERHAMET PANZEHİRDİR
Dünya sevgiye muhtaç. Anlayış ve merhamet bütün zehirlerin panzehiridir. Bütün sakil ve salim hastalıkların devası İslam'dır. Ancak burada bir an durup şunu söylemek lazım. İslam derken aklımızda olan; Kur'an'ın doğru yorumuna ulaşmış, sahih sünnetle beslenmiş, Hz. Muhammed'in tecrübe ve hidayetiyle yoğrulmuş bir İslam'dan bahsediyorum. Batıldan, hurafeden, dinin özüne aykırı olan şahsi dayatmalardan arındırılmış bir İslam'dan bahsediyoruz.
Tekrar öze dönecek olursak; Allah katında makbul din İslam'dır. Onun dışındaki bütün tercihler, yorumlar, hamleler İslam'a hayat suyu sunacaktır. İnsanlığın kurtarıcısı, rol modeli, önderi Hz. Muhammed'dir. 14 asır önce de, bugün de, yarın da böyle olacak. Biz, bizden sonrakiler velhasıl her yaşayan ölüp gidecek belki ama Kur'an, İslam ve Hz. Muhammed kıyamete değin yaşayacak. Belki kıyametteki birçok evrede de etkin yer edinecek.
HER BARIŞ FETİHTİR
Hudeybiye Antlaşması'yla Mekke'nin kapısından Müslümanlar için çok ağır olan bir anlaşma şartıyla dönüldüğünde inen Fetih Suresi hadiseyi fetih olarak niteledi. Kalpler buruk, yüzler gergin, "Neden vuruşa vuruşa Mekke'deki umre hakkımızı alamadık" düşüncesi ağır basarken ordu içinde en rahat olan kişi hiç şüphesiz Hz. Muhammed'di!
Çatışmasız bir döneme girişi Kur'an büyük ve apaçık bir fetih olarak niteledi. Fetih denince akla hemen silah ve askeri zafer gelir. Ortada hiçbir çatışma yok, kılıç şakırtısı yok, hatta Müslümanların aleyhine sayılacak ağır şartlar var. Hâlbuki Allah "Fetihtir bu" diyor. İleriki yıllarda, bu barış ortamını tebliğle taçlandıracak Müslümanların ulaşacağı büyük zafere göndermede bulunuyor.
Ta o gün, "İslam bütün dinlere galip gelecek" deniyor (Fetih/28). Savaş, karakteri itibarıyla nefret, yıkım, intikam bırakır. Onun için zorlanmadıkça silaha el atmak uygun görülmemiştir. "Barışa yönelirlerse yanaş sen de" denmiş (Bakara/208; Enfal/61). Barış esas alınmıştır. Kılıcı değil, dili hâkim kılan, kalıcı fetih elde eder. Çünkü kılıç yüreği ve bedeni yaralar. Dil ise yüreği elde eder. Kılıçla baş eğen, imkân bulunca kılıçla başkaldırır. Sözle ikna olan sözle ikna eder. Ama kılıçtan başka yol yoksa o zamanda kılıcın hakkı verilir.
***
'ÜÇ ŞEY ÂDEMOĞLUNUN SAADETİNDENDİR' DİYE BİR HADİS VAR MI?
"Üç şey âdemoğlunun saadetindendir. Saliha bir eş, geniş ev ve rahat binek." Bu bir hadistir ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned adlı eserinde geçer. Bu hadiste insanı mutlu edebilecek şeyler sayılıyor. Ailenin ihtiyacını giderecek genişlikte bir ev herkesin arzu ettiği bir şeydir. Elbette insanın gücü kadarınca geniş ev, akraba ve misafir ağırlamada da önemlidir. Dindar, saygılı, karakterli, alçakgönüllü, haram ve helale dikkat eden bir eş kişinin geleceğinde mutluluk sahibidir. Aynı husus erkek için de söz konusudur. Rahat bir binek (araba vs.) insanın ihtiyacındandır. Bu ihtiyacını insanın alın terinden kazanarak gidermesi elbette arzu edilen bir nimettir.
Dinden çıkan vahiy kâtibi var deniliyor, doğru mu?
Değişik kitaplarda şöyle bir bilgi naklediliyor: Abdullah b. Sarh, Peygamber Efendimizin vahiy kâtipliğini yaptı. Bir ara nefsi ve şeytan bu kişiyi etkiledi. Medine'den Mekke'ye geçti. Dinden çıktı. İrtidat etti. "Ben Muhammed'e inan ayetleri değiştirebilirdim" diye boş ve yalan işlere girişti. Kureyş'in hoşuna giden sözler söyledi. Kâfirlerin beğenisini kazandı. Bu yalanı uyduracak kişilere cesaret verdi. Böylece hem yalan söyledi hem de iftira attı. Zira Kur'an'ı koruyan Allah'tır. Peygamber'in bile Kur'an ayetleri üzerinde değiştirme yetkisi yoktur. Denilir ki politik ve siyasi amaçlarla bir proje gereği Müslüman görünüp sonra dinden çıkarak İslam'a saldıran ve algı oluşturanların sayısı artacakken Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in müdahalesiyle bu dezenformasyon engellendi. Alay ederek, İslam devletini aşağılayarak bu eylemi bir proje olarak uygulayanlara gerekirse siyaseten idam cezasını verilebileceği sözü bu çirkin faaliyete engel oldu. Nahl Suresi'nin 106. ayeti bu faaliyette olanların ahirette büyük bir azaba düşeceğini anlatır. Abdullah b. Sarh'a gelince, bu adam sonra pişman oldu. Hz. Osman'dan aracı olmasını istedi. Hz. Peygamber, Hz. Osman'ın güvence vermesini kabul etti. Böylece mürted kişiyi öldürmedi. Denir ki: Bir gün Hz. Osman, Efendimize, "Babam anam sana feda olsun. Bu eski mürted olan Abdullah seni her gördüğünde işlediği günahtan utanıp yüzüne bakamıyor" dedi. Efendimiz, "İslam'a girmesi eski günahları siler" buyurdu. (Vakıdi, Megazi, 2/856). Bu eski vahiy kâtibi tövbekâr oldu. İyi mümin oldu. Hatta şöyle dua etti: "Allah'ım, benim ölümümü sabah namazında gerçekleştir." Aynen de öyle oldu. Sabah namazını kılarken sol tarafına selam verdi ve vefat etti. Önce Müslüman, sonra mürted ve en son tövbekâr.