Hiçbir şartta onaylamayacağımız, onaylamadığımızı da her vesileyle sosyal medyada deklare ettiğimiz bazı çirkinliklerin faturasının dine çıkartılmaya çalışılması, fütursuzca işlenen bir alışkanlık haline geldi. "Çocuk evlilikleri, çocuk tacizleri, kadın cinayetleri, kadına uygulanan şiddet, zorla evlendirilme, beşik kertmesi, başlık parası ve daha nice çirkinliklerin" dinle nasıl bir ilgisi olabilir ki? Dini temsil eden şey; herhangi bir hocanın, kurumun, dini merkezin sözü değil yüce kitap Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sağlıklı kanallardan gelen açıklamalarıdır. Bizi bağlayan bu iki temel kurumdur. Bunun dışındaki fıkhi değerlendirmeler nitekim bir hukukçunun yorumundan, içtihadından ibarettir. İsabetlidir veya değildir.
İslam, Kur'an'ın ahlakıyla ahlaklanan, sözü ve icraatı aynı olan, çirkinliklerden uzak duran, her münasebetinde sorumlu davranan, nefsani hayatını kontrol eden kişilerin sığınacağı bir sığınaktır. Bu tür erdemli kişiler sorumlu davranır ve en azından yaptıklarıyla mensup oldukları inanç sistemini yaralamamaya çalışırlar.
Saldırmak için pusudalar
Dini menfaatine göre yorumlayan birilerinin yaptıkları yanlışlıkları dine bulaştırmadan haklı olarak tenkit eden kişilerin sözüne elbette söylenecek söz olmaz. Bizim de bakış tarzımız pek farklı değildir. Ancak dine herhangi bir ilintisi olan bir kişi, kurum veya kuruluşun yaptığı bir hatayı dine saldırmak, hakaret etmek için fırsata çeviren bazı insanlar türedi. Bunlar, dine veya dindara, Müslüman'a hakaret etmek için her fırsatı değerlendiriyorlar. Hiçbir kutsalları yok. İnanç endişeleri yok. Onlar sadece din ve dine ait hususlar yara alsın istiyorlar. Anlaşılmaz bir kin ve nefretle dolular. İntikam ve rövanş duygusuyla İslam'a saldırıyorlar. Dini alanda bilgisiz olan bu kişilerin çoğu maalesef birkaç slogana teslim olmuş durumdalar.
Tenkitler dikkate alınmalı
Edepli ve olgun söz dinlenir. Tenkit olsa da dikkate alınır. Ancak art niyetli, itici, saygısız söz itibara alınmaz. Sözün sahibini erdemli de kılmaz. Hele de Müslüman görünüp dine saldırmak için pusuda bekleyen kişilerin dine hiçbir zarar veremeyeceği ortada. Söz söyleyenlerin, dine ömür biçenlerin hepsi mezar taşlarının altında ahirette dirilecekleri hesap gününü bekliyorlar. Kuran'ı indiren, O'nu korumaya devam edecek elbet. Çirkinliklerin, aklın onaylamadığı kötülüklerin hiçbiri dinin temel naslarından kaynaklanmıyor.
Televizyonları izlediğimizde, özellikle haberlere veya ailesel krizlere baktığımızda toplumun her kesiminde, her bölgesinde onaylamamız mümkün olmayan binlerce çirkinliğin bulunduğunu görebiliyoruz. Bizler el birliğiyle vicdanın onaylamadığı her çirkinliği ortadan kaldırmaya çabalamalıyız.
***
EVLAT GİBİ GÖRDÜĞÜM BİR ÇOCUĞA BÜTÜN MALIMI HİBE EDEBİLİR MİYİM?
Kişi kazandığı malı dilediği gibi harcama hakkına sahiptir. Evlat gibi gördüğü bir çocuğa bütün malını da bağışlayabilir. Ancak kişinin çocukları varsa onları mahrum etmesi doğru değildir.
Hayattayken mülkünü hayır kurumlarına veren kişinin çocukları ölümden sonra bu bağışı iptal ettirebilirler mi?
Bir kişinin herhangi bir ön şart koymadan malını bir yere -kişiye- bağışlamasına hibe denir. Hibe edilen mal, hibe edilen kişiye ulaştırılır. Prensip olarak yapılan hibeden dönmek hoş karşılanmamıştır. Hadislerde böyle bir tavır kınanmıştır. Fıkıhçılar, "Hibeyi alan kişinin rızasıyla mal geri alınabilir" derler. Mahkeme kararıyla da hibeden dönülebilir. Hanefilerin genel kabulü böyledir. Burada önemli olan husus şudur: Kişi hayattayken yaptığı hibeden dönebilir, fakat öldükten sonra evlatları verilen hibeyi geri alamazlar.
Kime hakkımı helal etmeyebilirim?
Aranızda ticari bir alışveriş yaptığınız kişiyle, komşularınızla, ortaklarınızla veya herhangi bir insanla aranızda hak-hukuk geçmesi söz konusu olabilir. Bu durumda helalleşmeniz gerekir. Bu helalleşme sadece parasal değil genel anlamda da olabilir. Ancak tanımadığınız, irtibatlı olmadığınız, şahsen zarar görmediğiniz bir insana durup dururken "Ben sana hakkımı helal etmiyorum" demenizin kıymeti yoktur.
Mahkemenin verdiği kan bedeli alınabilir mi?
Trafikte taksirli bir hareketle başkasının ölümüne sebep olan kişi, sebep olmaktan dolayı suçlu bulunurken, ölenlerin yakınlarının istemesi halinde bedel (tazminat) ödemek zorundadır. Ölenlerin yakınları da bu kan parasını alabilirler. Bunu diledikleri gibi harcarlar. Ancak ölenin eşi ve çocukları varsa bu kan parasının onlara bırakılması uygun olur.
HAZRETİ ALİ'Yİ ÜZEN DURUM
HZ. Ali'yi üzgün görenler merak edip "Ey büyük imam, neden üzgünsünüz?" diye sordular. Şöyle dedi: "Tam 7 gündür soframdan bir Müslüman'a tek lokma ikram edemedim. Üzüntüm budur."