Diyarbakırlı Said Paşa, Servet-i Fünun döneminin meşhur şairi Süleyman Nazif'in babasıdır. Said Paşa'nın, "Müstakim ol, Hz. Allah utandırmaz seni" şiiri meşhurdur. Şiirin bir bölümü şöyledir:
"Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni,
Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni.
(Düşman elinden) soğuk su içme ki kandırmaz seni,
Korkma düşmandan ki ateş olsa yandırmaz seni,
Müstakim ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni."
İstikamet, dürüstlük bir müminin vazgeçilmez ahlakı olmalıdır. Dürüstlük bir fazilet değil, mecburiyettir. Gerek iman, gerek ibadet, gerek amel, gerekse her bir işte dürüstlük bizim ayrılmaz bir parçamız olmalıdır. Mümin eğri olamaz. Olmamalıdır. Hz. Peygamber'in mübarek saçını ve sakalını beyazlatan, yüce Allah'ın "istikamet" uyarısıyla ilgili ayetleridir. Ayet şöyledir:
"(Ey Muhammed!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle birlikte tövbe edenler de (dosdoğru olsunlar) ve aşırıya gitmeyin." (Hud/112).
Yüce Allah, Peygamber'ini uyarırken bize ve gelecek çağların her ferdine göndermede bulunuyor.
Adamın biri, Hz. Peygamber'e şöyle seslendi:
"Bana öyle bir şey söyle ki beni başkasına bir şey sormaya muhtaç etmesin." Efendimiz bu özlü soruya şöyle cevap verdi:
"İman ettim de ve istikamet üzerine ol!" (Müslim, İman, 62).
İstikamet sadece inançta olmaz.
Ticarette de vazgeçilmez bir emirdir müstakim, yani dürüst olmak.
"Ölçtüğünüz vakit tam ölçün. Tarttığınız zaman da doğru teraziyle tartın." (İsra/35).
"Malı da, adaleti de, vicdanı da doğru tartın" diyor ayet.
"Ölçüyü tam yapın. Eksik ölçerek başkalarına zarar verenlerden olmayın." (Şuara/181).
Eksik ölçmek kul hakkıdır.
"İnsanların mallarını eksilterek onları haklarından mahrum etmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk, karışıklık çıkarmayın!" (Şuara/183).
Ha hakkı gasp ettin, ha bozgunculuk ettin, ikisi de aynı kapıya çıkar.
"Akrabaya, yoksula, yolda kalana hakkını ver." (Rum/38).
"Ölçüyü aşma!" (Rahman/8).
"Tarttıklarınızı adaletle, dosdoğru tartın ve ölçüyü eksik tutmayın." (Rahman/9).
İstikamet, öyle "oldum" demekle olmuyor. Yaşayarak, hak ederek, hakkını vererek, belki zarar görerek müstakim olunabiliyor. Doğru olan da budur, ahirete götüren de budur! Ne diyor sözün sahibi: "Mağrurlanma! Bir gün yer, yer seni."
***
'ÜZÜLME ALLAH BİZİMLE BERABERDİR'
Resulullah (SAV), arkadaşı Hz. Ebubekir'le Sevr'e girdi. Dışarıda ise azılı katiller, onları arıyorlar. Bulduklarında, Hz. Peygamber'i öldürmek niyetindeler.
İzleri takip eden müşrikler bir ara mağaranın önüne kadar geldiler. Biraz eğilseler mağarada gizlenen Hz. Peygamber ile Hz. Ebubekir'i görecekler.
İşte o an, Hz. Ebubekir'in yüreği endişe ve hüzünle çarpmaya başladı. Bütün korkusu Hz. Peygamber'le ilgiliydi. Ya O'na bir şey olursa...
Hz. Ebubekir dayanamayıp korkusunu sessizce seslendirdi. Şöyle dedi:
"Ya Resulullah! Bu adamlardan biri ayak ucuna doğru eğilse bizi görecek."
Hz. Peygamber Efendimiz onu sakinleştirdi. Endişesini, hüznünü giderdi. Şöyle buyurdu:
"Mahzun olma Ebubekir! Şüphesiz Allah bizimle beraberdir."
Sonra şöyle devam etti:
"Ebubekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne dersin?" Yüce Allah, Hz. Ebubekir'in bu sadakatini ayet indirerek bize bildirecektir. Ayet şöyledir:
"Eğer siz ona (Resulullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil), ona Allah yardım etmiştir: Hani kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı. O, arkadaşına 'Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir' diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir." (Tevbe/40)
Ayet-i kerime, Hz. Ebubekir'in endişesini "hüzünlenme, üzülme" ile tanımlıyor, aslında yaşanan şartlar "hüzünden" çok korku kelimesiyle daha da örtüşüyor. Buna rağmen "hüzün" kelimesini seçiyor yüce Allah, Peygamberimizin Hz. Ebubekir'e kullandığı teselli cümlesini aktarırken. Neden? Zira yüce Allah, Hz. Ebubekir'in iç halini iyi biliyordu. Hz. Ebubekir'in kendisi hakkında korkusu, Hz. Peygamber'e bir zarar gelecek endişesinin yanında çok zayıf kalıyordu. Hz. Peygamber'e bir şey olabilir "hüznü" daha ağır basıyordu. Onun için Kur'an-ı Kerim, bu özel durumu "korku" yerine "hüzün" kelimesiyle muhabbet dünyamıza aktarıyordu.
***
EVLENME YAŞINDA BEKÂR BİR ÇOCUĞUM VAR. HACCA GİTMEYİ ERTELEYEBİLİR MİYİM?
Bilindiği gibi sağlığı yerinde, hac yapmak için gerekli maddi imkâna sahip ve ergenlik çağına ulaşmış olan her Müslüman'a hayatta bir kez hac yapmak farzdır. Esas olan husus şudur: Bu şartları taşıyan herhangi bir Müslüman, hiç vakit geçirmeden haccını yapmalıdır. Böyle bir kişinin evladının olması, onun hac yapmasına engel değildir. "Hac parasıyla çocuğumu evlendireyim, ileride de hacca gerek yoktur" diyemez. Hac parasını düğün için kullansa da ileride mutlaka hac yapmalıdır. Yani bu mazeret, hac görevini düşürmez.
Hacda ihramdan çıkmak için sakal tıraşı yeter mi?
Hayır. Mutlaka saç tıraşı olunması veya saçın dörtte birinin kesilmesi gerekir. Sakal tıraşıyla ihramdan çıkılmaz.
Tavaf yaparken izdihamdan dolayı geri geri yürüsem tavafım olur mu?
Herhangi bir gerekçeden dolayı tavaf yapılırken geri geri yürünürse bu tavaf iade edilmelidir. Yani o tavafın yeniden yapılması lazımdır. Bu yapılmaz da tavaf böyle tamamlanırsa bundan dolayı ceza kurbanı kesilmelidir. Ancak daha sonra tavaf doğru olarak yerine getirilirse bir şey gerekmez.
Hacerü'l Esved'in özelliği, önemi nedir?
Hacerü'l Esved dediğimiz "siyah-kahverengi arasındaki taş" tavafın başlama noktası olarak kabul edilmiştir. Yani Kâbe etrafındaki dönüş oradan başlar ve 7. dönüş orada bitince tavaf tamamlanmış olur. O taşı oraya ilk yerleştiren Hz. İbrahim Peygamber'dir. Hz. Peygamber, Hz. İbrahim'in hatırasını canlandırmak için o taşa elini sürmüş ve öpmüştür. Bu nedenle Hacerü'l Esved'i öpmek ve ona el sürmek sünnettir. (Buhari, Hacc, 60; Müslim, Hacc, 250). Bu selamlama esnasında tekbir getirilmelidir. Müslümanlar için bu taşın özelliği semboliktir, manevidir. Bilindiği gibi tapınmak ancak ve ancak yüce Allah'adır. Hacerü'l Esved, haccın merasiminin bir parçasıdır. Kişi oradan itibaren niyetini temizler, Allah'a söz verir ve tavafa başlar. Hz. Ömer, Hacerü'l Esved'in yanına geldiğinde şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki senin zarar veya fayda vermeyen bir taş olduğunu biliyorum. Eğer Hz. Peygamber'in sana dokunup seni selamladığını görmeseydim elbette seni selamlamazdım." (Buhari, Hacc, 57). Hz. Ömer'in bu bakışı her Müslüman'ın bakışıdır. İzdiham durumunda, başkasına zarar vermemek için Hacerü'l Esved'i uzaktan selamlamak daha uygundur.
Narenciye bahçemden nasıl zekât vereyim?
Bahçenizin kendisinden değil de ürününden zekât verirsiniz. (Bahçe satılık ve ticaret için alınmamışsa.) Mahsul için mazot, işçi, traktör, sulama gibi para ödeyerek hizmet satın almışsanız ürünün 20'de birinden zekât ödersiniz. Ama hiçbir masraf ödememişseniz bu durumda ürünün 10'da birinden zekât ödersiniz.
***
BİR DUA
"Ey Allah'ım, cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Deccalin fitnesinden (insanları saptırmasından) sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım." (Tirmizi)