Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Kudüs’ten semaya yükseliş

Pazarı pazartesiye bağlayan gece Miraç Kandili. Bildiğiniz gibi "Miraç" olayı peygamberimiz Mekke'de iken gerçekleşti. Hz. Peygamber Mekke'de iken, Cebrail'in beraberliğinde Kudüs'e götürülmüş, oradan da semaya yükseltilmiştir. Bu deruni, manevi vuslat ve yolculuğa Miraç denmiştir. Miraç aynı zamanda "yükseliş" anlamı da taşımaktadır. Mekke ile Kudüs arası Burak isimli bir hayvanla geçilmiş; Kudüs'ten semaya yükseliş ise yine Cebrail'in beraberliğinde gerçekleşmiştir.
Miraç yolculuğu, "ruh ve beden eşliğinde gerçekleşen", İslam tarihi gibi insanlık tarihini etkileyen büyük bir olaydır.
Miraç hadisesi Mekke'de daralmış, zulüm ve saldırıya maruz kalmış, eşini ve amcasını kaybetmiş son peygamberin bir teselli yükselişiydi. Davet edilen Hz. Muhammed (SAV), davet edense Yüce Rabbimizdir.
İsra Suresi'nin başındaki ayet buna işaret ediyor. Miraç'ta Efendimiz bazı manevi halleri gördü. Cennet ve cehenneme ait bazı manzaralara şahit oldu. Beş vakit namaz ile cuma namazı talimatını aldı. "Sidretül münteha" denilen özel alana kabul edildi. İlahi korunmayla kuşatıldığını gördü.
Kendine gelen vahyin merkezindeki hallere şahit oldu. Orayı temaşa etti. Kendinden önce gelen peygamberlerle görüştü. Onlarla tanıştırıldı. Sonrada geldiği yere geri götürüldü.
Hz Peygamber (SAV) sabahleyin de Mekkelilere yaşadıklarını anlattı. Mekkeliler elbette alay ettiler, Miraç olayını kahkahayla, gürültüyle karşıladılar. Ancak Hz. Peygamber sorulan bütün sorulara cevap verip Kudüs ve civarını görmediği halde bire bir tarif edince şaşkınlığa ve sessizliğe gömüldüler.
Diğer açıdan Miraç aynı zamanda "hicret"e hazırlık anlamı da taşıyordu. Hicret, bir insana verilebilecek en büyük hediyedir. Bizler gökte ayak izleri olan bu şanlı elçiye layık olmaya gayret edelim. Kandiliniz mübarek olsun. Not: Pazar akşamı saat 20.00'de ATV'de canlı yayında olacağız inşallah. Hepinizi ekrana bekliyorum.

***


HAYVANLARI KISIRLAŞTIRMAK CAİZ Mİ?
Hayvanların da insanlar gibi üreme, çoğalma hakkı vardır. Bu hakkı gerekçesiz olarak engellemek doğru değildir. Özellikle de nesli tükenecek hayvanlar hususunda daha dikkatli olmak gerekir. Bu nedenle zorunlu olmadıkça, zaruri bir durum oluşmadıkça hayvanların kısırlaştırılması caiz değildir. Ancak toplum menfaati gereği herhangi bir hastalığın hayvanlar tarafından yayılma ihtimali taşıması durumunda ilaçla kısırlaştırma yönüne gidilebilir. Bu işlem esnasında hayvanlara eziyet etmemek de ön koşullardan biridir.
Kara hayvanlarından hangilerinin eti yenir veya yenmez?
Sığır, manda, koyun, keçi, tavşan, kaz, deve, tavuk, ördek, horoz ve hindi gibi hayvanların eti yenir. Doğada yaşayan hayvanlardan yabani sığır, ceylan, geyik, yaban keçisi, zebranın da eti yenir. Bu hususlarda Bakara Suresi'nin 172. ayeti ile Maide Suresi'nin 1. ve 4. ayetlerine bakılabilir. Kanatlı hayvanlardan keklik, bıldırcın, güvercin, balıkçıl kuşunun etlerinin helal olduğunu da fıkıhçılar ifade etmişlerdir. Genellikle bu tür hayvanlar Maide Suresi 1, Hacc 28 ve 30. ayetleri kapsamında değerlendirilmiştir. Bir kısmı Kur'an ve sünnette açıkça ifade edilirken bir kısmı da içtihatla belirlenmiştir. Tilki, at gibi hayvanlar ise mezheplere göre değişiklik arz eder. Çekirgenin yenebileceği sünnetle sabittir (Buhari, Zebaih). Eti yenmeyen hayvanların başında domuz gelir (Maide 3). Kur'an'da haramlığı net olarak belirtilen tek hayvan domuzdur. Pis ve murdar olup insan tabiatının kabul etmediği böcek vs. hayvanlar da yasaklanmıştır. Allah'tan başkası adına kesilen her hayvanın eti haramdır. Bütün bunların dışında leş, kan (Bakara 173) haram kılınmıştır. Boğulmuş, darbelenerek veya yüksekten düşerek ölmüş, yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanların yenmesi de haramdır (Maide 3).
Ehl-i kitabın yemekleri veya kestikleri hayvanın eti yenebilir mi?
Ehl-i kitap dediğimiz Yahudi ve Hıristiyanların usullere uygun olarak kestikleri hayvanların eti yenebilir. Onların bizim için helal olan yemekleri, yine bize uygun halde pişirmeleri halinde yenebilir. Bu husus ayetle bağlanmıştır. "Bugün size temiz ve hoş şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir" (Maide 5). Onların da hayvanları bizim usulümüze göre kesmeleri şarttır. Bunu yaparken Allah'tan gayrisini anmaları halinde kestikleri yenmez. Zira ne olursa olsun, Allah'tan gayrisi adına kesilen hayvanın eti yenmez (Maide 3).
Tövbe esnasında ne diyelim?
Bilindiği gibi tövbe, işlenen günahtan pişmanlığı yüce Allah'a arz etmektir. Tövbe eden aynı zamanda bir daha bu günahı işlemeyeceğini de söylemiş oluyor. Tövbe için zaruri olan bir form bulunmuyor. Yani, "İllaki şu cümlelerle Allah'a tövbe edilir" diye bir metin yoktur. Kişi Kur'an-ı Kerim'deki tövbe dualarıyla, hadislerdeki tövbe cümleleriyle veya içinden geldiği gibi kendi kurduğu sözlerle Allah'a yalvarabilir. "Allah'ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ancak sensin. Lütfunla beni bağışla. Bana merhametinle muamele et. Merhameti sonsuz olan ancak sensin ya Rabbi" gibi cümlelerle dua edilir.
Kiramen kâtibin melekleri ne demektir?
Kiramen kâtibin, "kıymetli, saygın ve değerli yazıcılar" anlamına gelen bir ifadedir. Bu melekler insanların yanında bulunan ve onların yaptıkları iyilik ve kötülükleri yazan meleklerdir. Bunların varlığı Kur'an'la sabittir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle ifade ediliyor: "Sizin üstünüzde hakiki bekçiler ve çok kıymetli yazıcılar (kiramen kâtibin) vardır ki, onlar ne yaparsanız bilirler" (İnfitar 12-12). Bu meleklere "hafaza, rakib, atid" de denir ki onlar ahirette de şahitlik edeceklerdir. "Burada herkes, beraberinde sevk edici, bir de şahitlik edeceği melekle gelir" (Kaf 20, 21). Elbette meleklerin her şeyi nasıl yazdıkları konusunda detayı sadece Allah bilir.

'PARMAĞIM YARANIN İÇİNDE KAYBOLUYORDU'
Peygamberimizin Mekke'de İslam'ı tebliğe başlaması üzerine iman edenlere yoğun bir baskı, şiddet ve tehdit başladı. İlk Müslümanlar birçok zulme maruz kaldılar. Bu zulüm ve şiddetten herkes etkilendi. Bunlardan biri de Habbab denilen sahabeydi.
Yıllar sonra bir gün giydiği gömlek sıyrılınca sırtı ortaya çıktı. Sırtında derin çukur ve yaralar vardı. Bunları Hz. Ömer gördü. Ve "Bu nedir ey Habbab?" diye sordu.
Habbab şöyle cevap verdi: "Ey müminlerin emiri. Ben iman edince bana kızgın demirlerle işkence yaptılar. Sırtıma giren demirler, sırtımdaki kan, irin ve sızıntı ile sönüyordu. Bu yaralar Allah'a imanımdan ötürü açıldı. Ahirette de benim övüncüm olacaktır."
Hz Ömer diyor ki: "Parmağımı o deliklere koyduğumda çukurların derinliğinde kayboluyordu."
İlk dönem Müslümanları büyük çilelere sabrettiler ve bize güneş gibi apaçık bir din emanet ettiler. Bize düşen de bunun kıymetini bilmektir.

BİR YAKARIŞ
Allah'ım! Senin bilip benim bilmediğim her zararlı şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Senin bildiğin ve benim bilmediğim her hayırlı şeyi istiyorum. Senin bildiğin ve benim bilmediğim her günahım için bağışlamanı diliyorum. Sen gizli ve aşikâr olan her şeyi bilensin.

SAKIN KIRMA
Hiç kimseyi, sizi duasına katmayacağı kadar kırmayın.

İBRET ALINACAK BİR SÖZ
Takvadan daha üstün bir azık Susmaktan daha güzel bir erdem Cehaletten daha zararlı bir düşman Yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.
(Hz. Cafer-i Sadık)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA