Kişi, sevdiğinin dini üzerindedir. Kişi, sevdiğiyle beraberdir. Onun için kimi sevdiğinize, kiminle yola çıktığınıza dikkat edin. 2 soruyla yola çıkalım.
1- Kiminle yol alalım? Kimi yoldaş kılalım? Allah'ı seven, O'nu dinleyen, Peygamber'imizi önder edinen, ibadetini yapan, kimsenin namus ve iffetine göz dikmeyen, haramdan ürperen, güzel ahlak sahibi olan kişiyi dost edinmek lazım. Bu dünya hayatı için lazım olan yoldaşlık. Ahiret için ise; o gün sizi terk etmeyecek, size şefaatçi olacak, yoldaşlığınızdan ve dostluğundan utanmayacağınız dostlar edinmeniz lazım. Kısacası, dost edineceğiniz kişi hem dünyanızda hem ahiretinizde size fayda sağlamalı. Yoksa o dost değil, derttir, beladır.
2- Biz nasıl yol arkadaşı olalım? Öyle ya, her şeyi karşıdan bekleyemeyiz. Bir de kendimize bakalım. Yoldaş ve dost edilecek bir yol arkadaşı mıyız? Bu nedenle istikametli olmamız gerekir. Gençlerden birisi Bestamlı Bayezid'e seslendi: Efendim kürkünüzden bir parça verseniz de üzerimde taşısam. Belki feyiz sağlarım. Bestamlı cevap verdi: Oğlum, sen istikamet üzerinde olmadıkça bırak benim kürkümü, benim derimi yüzüp içine girsen fayda sağlayamazsın.
Kalbimize yabancıyı sokmayalım
Tasavvuf büyüklerinden Ubeydullah, huzuruna gelen talebelerden birine, "Senden yabancı kokusu geliyor" dedikten sonra şöyle dedi: "Herhalde sen yabancı birinin elbisesini giymişsin. Git, düzel ve gel."
Yani kalbini yanlış ve yabani düşüncelerden arındır ve öyle gel. Bu halle bizden bir şey alamazsın. Büyükler, dostlarının kalbine halden anlamayanın sevgisini kabul etmemişlerdi. Bir müminde iki kalp olmaz. Zira bu hâl münafıklık alametidir.
Haram lokma yemeyelim
Tebük seferi dönüşüdür. Zor bir yolculuk. Medine'den 700 kilometre gitmişler. Asker yorgun. Yemek ve su ihtiyaçları var. Efendimiz (SAV) orduya mola verdi. Ashab, azgınlıklardan helak olan Hz. Salih'in Semud kavminin taşları oyarak yaptıkları mağara ve binalara girdiler. Azgın ve helak edilmiş bir kavmin bulunduğu vadidelerdi. Bunu fark eden Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu mekânda Allah, Semud kavmini helak etti. Sakın buradaki kuyulardan su içmeyin." Ashab şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi. Kırbalarımıza su doldurduk. Ve bu kuyulardan hamur yaptık. Ne yapalım bunları?" Hz. Peygamber (SAV) cevap buyurdu: "Suları dökün ve hamurları develere yedirin." Haram veya şüpheli tek bir lokmaya dahi tenezzül buyurmuyor Peygamber'imiz. Hem de çok zor bir ortamda olsa bile. Haramla dolu olan bir kalp, helal işlerde yol alamaz.
Allah için sevelim
Dünyalık kapmak, menfaat devşirmek ve gününü gün etmek için dostluk yapıyorsak, bu dostluk pişmanlıktan başka bir şey getirmez. Menfaat için dostluk, sadık insanların işi değildir. İdris Hevlani şöyle anlatıyor: Şam'da Ümeyye Camii'ne girdim. Dişleri parlak, güler yüzlü bir genç oturuyordu. İnsanlar ona sorular soruyor, o da cevap veriyordu. İnsanlar ona son derece saygılı davranıyorlardı. Sordum, kim bu delikanlı? Dediler ki: Muhammed (SAV) Peygamber'in dostu Muaz bin Cebel'dir. Ertesi gün onun camiye geliş yolunu gözledim. O gelince bekledim. Namazı kıldı. Yanına gidip selam verdim. Şöyle dedim: "Seni Allah için seviyorum." Hz. Muaz üç kez sordu: Hakikaten öyle mi? "Evet" dedim. Beni kendine yaklaştırdı ve şöyle dedi: Ben Resulullah'ı dinledim. Rabbimizin şöyle haber verdiğini iletti: "Benim rızam için birbirini seven, bir arada oturan, birbirini ziyaret eden ve kendilerini benim sevgime ayıran kimselere muhabbetim şart oldu." (Malik, Muvatta). Bir Müslüman, diğer bir Müslüman'ı nefsani şeylerden dolayı sevmiyor ama Müslüman olmayana sevgiler mırıldanıyorsa onda bir hayır yok demektir. Veya bir Müslüman, diğer bir Müslüman'ı menfaati için seviyorsa onda da hayır yoktur.
Dostumuz için tasalanalım
Bir gün Hz. Peygamber, Mekke'de müşriklerce saldırıya uğradığında Hz. Ebubekir yardıma gelmiş, o da hırpalanmıştı. Efendimiz (SAV) evinde, Hz. Ebubekir de evindeydi. İkisi de yaralıydılar. Uzun bir zaman sonra Hz. Ebubekir kendine geldiğinde ilk sorduğu soru şuydu: "Efendimiz nasıl oldu?" "O, iyidir sen yemeğini ye" dedilerse de "Vallahi O'nu görmedikçe tek lokma yemem" dedi. Ve öyle de oldu. Dostun bu fedakârlığına Hz. Peygamber aynı vefayla cevap verdi. Hz. Peygamber (SAV) son hastalığında şöyle buyurdu: "Mescide açılan bütün kapıları kapatın. Ebubekir'in kapısı hariç. O açık kalacak." Hem evinin, hem gönlünün kapısı hep açık kaldı.
Dostun kim?
Seni dünyada terk etmeyecek, menfaati öncelemeyecek, onunla her sohbetinde senin imanını güçlendirecek, hata ettiğinde Allah için seni uyaracak, bir gün yollarınız ayrılsa da seni ortalıkta mahcup etmeyecek birisini dost edinmelisin. Unutma; şer ve vefasız insanla dostluk yaptığında, ayağın sürçtüğünde seni ilk terk edecek olan o kişi olur. Zira o seni imanından dolayı değil, menfaatinden ötürü sevmiştir. Bu dostluğu da, yalan sevgiyi de elinin tersiyle uzaklaştır.
***
KANDİL GECELERİNE ÖZEL BİR NAMAZ VAR MI?
Kur'an-ı Kerim'de belli zamanlar ve günler övülmüştür. "Biz onu (Kur'an'ı) mübarek gecede indirdik" (Duhan/1-3). "Leyle-i Kadir, bin aydan hayırlıdır" (Kadir Suresi). "On geceye yemin olsun" (Fecr/1-5). Bu ve benzeri ayetlerde bazı zamanlara özel anlam yükletildiği belirtiliyor. Hadislerde de belli zamanlara işaret var. Mesela şaban ayının ortasındaki (Berat) gecesini ihya etmeye övgü ve teşvik vardır. Bu gecelere özel bazı namazlara bazı hadislerde işaret varsa da bizim tavsiyemiz, bu gecelerde bolca kaza namazı kılınmalıdır. Bu gecelerde Kur'an okumak, salat ve selam getirmek, tövbe ve istiğfar etmek daha isabetli olur.
Kul hakkıyla ilgili bir namaz var mı?
Bildiğiniz gibi ibadetler vahiyle belirlenir ve taabbudidir (emredildiği gibi uygulanır). Ne Kur'an'da ne de sahih rivayetlerde "kul hakkıyla ilgili namaz" diye bir namazdan bahsedilmiyor. Önemli olan kul hakkının farkına varmak ve helalleşmektir. Hakkı iade edip af dilemek doğru olandır. Karşı tarafın da hakkını aldıktan sonra kin tutmaması, "affetmiyorum" dememesi gerekir. Kişi helalleştikten ve tövbeden sonra dilerse nafile namaz kılıp ardından tövbe edebilir.
Bütün yıl oruç tutmayı adayan kişi hangi günler oruç tutmaz?
Ramazan ayında oruç tutmak zaten farzdır. Bütün bir yıl oruç tutmayı adayan kişi, beş gün için bu oruçtan muaftır. Zira Kurban Bayramı'nın 4 günü ile Ramazan Bayramı'nın birinci günü oruç tutmak yasaklanmıştır.
15 gün oruç tutmayı adadım. Ama gücüm yetmiyor. Bunun yerine para versem olur mu? Öncelikle adağınızın gereği olarak oruç tutmaya çalışmanız gerekir. Buna gücünüz yetmezse her gün için bir fitre -fidye- miktarı kefaret ödersiniz. Fakirlere tabii ki. Ama buna da gücünüz yetmezse tövbe istiğfar edersiniz.
***
Bir hadis
Allah, Hz.Musa'ya şöyle vahyetti: "Ey Musa, beni asla göremezsin. Çünkü beni bir diri, ölmedikçe elbette göremez. (Veya beni dünyada gören asla yaşayamaz.) Beni ancak gözleri ölmeyen, cesetleri eskimeyen cennet ehli görebilir.
Bir yakarış
Allahım! Gizli olarak işlediğim günahlarımı, açıktan işlediğim günahlarımı, hatayla işlediğim ve bilerek yaptığım günahlarımı, bildiğim veya bilmediğim tüm günahlarımı bağışla.
Bir ayet
Asr'a yemin olsun ki, insanoğlu mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır. (Asr/1-3)