Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Allah, şahdamarından daha yakındır

En nasipsiz insan, Allah'tan uzak olup O'nu bulmamış insandır. Düşünebiliyor musunuz; kendisine bir ayakkabı hediye eden komşusunun bu jestini hayat boyu unutmaz, ama kendisine koca bir âlemi vermiş Allah'ı hatırlamaz. Bu çelişki ve vefasızlık içinde dolanıp duran insan illaki Rabb'inin farkındadır. Ama şu veya bu gerekçeden dolayı bunu kendine itiraf etmekten uzak durmaz. Koca bir hayat böyle geçip gider. "Bu evrende neyim ben?" sorusunu bir kez bile sormaz. Belki aklına gelir, ama dillendirmez.
Kur'an-ı Kerim, bu yüce kelamın sahibini biz kullarına tanıtıyor. (Kul ifadesini kullanırken şunu da ekleyelim: Biz Müslümanlar Allah'ın kulluğunu, evrenin efendiliğine yeğleriz. Sadece yaratıcıya kulluk ederiz. Bundan da şeref ve onur duyarız.)
Rabbimiz bizlere, "Ben size yakınım, beni uzakta aramayın" diyor. Bunu da ayetle bildiriyor. Denir ki, bedevinin biri, Hz. Peygamber'e (SAV) sordu: "Ey Allah'ın elçisi, Allah bize uzak mı yakın mı? Uzaksa dua ederken bağırayım, ta ki duysun beni. Yakınsa bunu da bileyim ki sessizce çağırayım."
Kur'an cevap verdi bu içten ve samimi soruya:
"Kullarım beni sana soruyorlarsa (de ki) ben onlara yakınım. Bana seslenenin, dua edenin sesini duyarım. Dileğine karşılık veririm. O halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki, doğru yolu bulabilsinler." (Bakara, 186).
Yürürken, konuşurken, iyilik yaparken, kötülük yaparken, bil ki O (CC) yanındadır. Seni kontrol ediyor. Her şeyi görüyor. Hesabı yapıyor. Defterine yazdırıyor. Unutmuyor. Ama erteliyor.
"İhmal etmiyor, imhal ediyor." Yani unutmuyor ama erteliyor. Mühlet veriyor.
Şahdamarı. Hayat damarı, karar damarı. Size sizden daha yakın olan şeyi Allah (CC) anlatıyor: "Biz insanı yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz. (Nefsinin kendisine fısıldadığı şeyi biliriz.) Ve biz, ona şahdamarından daha yakınız." (Kehf,16).
Allah bize hatırlatıyor: Ben öyle bir yaratıcıyım ki aklının gönlünden, gönlünün aklından veya hepsinin senden, senin kendinden gizlediğin her şeyi biliyorum. Hatta senin anlayacağın dille söyleyeyim: Şahdamarından daha yakınım sana. Sen hâlâ beni mi arıyorsun?

O, KİŞİ İLE KALBİ ARASINDADIR
Ayet-i kerime, aklı olan herkesi sarsacak bir üslupla bildiriyor: "Bilin ki Allah, kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O'nun huzuruna götürüleceksiniz." (Enfal, 24).
Allah bazen kulunun kalbini kendine açar. Zira bu kulunda bir hayır ve güzellik görmüştür. Kulun kalbinden geçmeyecek olan bir nimeti lütfeder. Bazen de ahlaksız ve merhametsiz bir kulu kendinden uzaklaştırır. Zira bu kişi bunu hak etmektedir. Allah asla zulmetmez. Allah, Kur'an'da bazen akıl ile kalp arasındaki yakınlığa dikkat çeker. Akılla düşünür, kalple karar verir, sever veya nefret ederiz. Akıl hiçbir halde kalpten bağımsız değildir. Burada bahsedilen şey; şahdamarında bahsedilen durum gibidir. Allah, kişi ile kalbi, yani duygusu, psikolojik hali, düşüncesi, sevmesi, acıması, nefret etmesi gibi bütün duygularının da arasına girer.
Özetle, Rabb'ini arayan bulur. Aklı olan illaki bulur. Rabb'inden kaçan da başka şey bulur. Yukarıda verdiğimiz ayetler Rabb'imiz hakkındaki bilgilerdir. O halde yeniden hatırlayalım.
1- Allah bize yakındır.
2- Dualara cevap verir.
3- Yakaranın sesini, duasını duyar.
4- İçimizden geçen veya geçmeyenleri bilir.
5- Fısıldamaktan korktuğumuz şeyleri de bilir.
6- Bize şahdamarından daha yakındır.
7- Kişi ile kalbi arasına girer.
8- Dilediği kişiyle kalbini birleştirir. Uyumunu sağlar. (Kişi hak etmişse.)
9- Dilediği kişiyle kalbinin arasını ayırır. (Kişi kötülüğüyle bunu hak etmişse.)
Kısacası, dilediğini hak ettiği rahmete, dilediğini hak ettiği azaba döndürür.
Ey insan; hiçbir yerde Allah'tan uzak değilsin. Nereye dönersen o Rabb'in oradadır. (Bakara, 115).
Üç kişi fısıldadığında o dördüncüleridir. Fısıldayan beş kişi varsa O, altıncılarıdır. (Mücadele, 7).
Ey insan, ister inan, ister inanma! Sen yüce Rabb'inin senin hakkında vereceği karara mahkûmsun! Sana rağmen senin hakkında karar verilecek. Bu kararı verirken de senin imanın, amelin, ahlakın ve şahsiyetin belirleyici olacak. Hesabını yanlış Yetimi yapma. Kararını ona göre ver.

***

UNUTTUĞUMUZ SÜNNETLER

Peygamber Efendimizin önemsediği bütün adap ve güzellikler, O'nun bize yansıyan sünnetidir. Âdet ve uygulamasıdır. O'nu örnek almak da bize ulaşan en değerli mirastır. Bu haftaki yazımızda bu adabın bir kısmını paylaşmak istiyorum.

***

Yaslanarak yemek yemezdi: Hz. Peygamber (SAV) yemek yerken arkaya kaykılarak, yaslanarak, yiyeceği küçümser ve sofrada oturanları önemsemez tarzda oturmayı sevmezdi. Şöyle buyurdu: "Ben yaslanarak yemek yemem (Buhari). Zira bu tarz yemek, şımarık kralların tarzıdır."
Sofrada meyve ve yemeği ölçülü yerdi: Cebele aktarıyor: Mekke'de kıtlık oldu. Erzak olarak hurma dağıtıldı. Biz hurmaları yerken Hz. Ömer'in oğlu geldi. Ve şöyle dedi: Hurmaları ağzınıza çift çift atmayın. Zira Hz. Peygamber sofraya az hurma geldiğinde birinin çift çift ağzına atmasını sevmezdi. Böyle yapacak biri, sofrada oturanlardan izin istesin ve öyle yapsın. (Buhari).
Yemek ayırmazdı: Ebu Hureyre (RA) der ki: Resulullah (SAV) hiçbir yemekte asla kusur bulmazdı. İştahı varsa yer, hoşlanmazsa yemezdi. Bir gün "Evde sadece sirke var" dendiğinde, "İyi ya, o ne güzel bir katıktır" buyurdu.
Besmele ile başlar, hamd ile bitirirdi: Sahabeden Ömer bin Seleme aktarıyor: Resulullah şöyle buyurdu: "Bismillah de. Sağ elinle ve önünden ye." (Buhari, Müslim). Besmeleyi yemeğin başında unutur da sonra hatırlarsanız, "Başı ve sonu için bismillah" deyin.
Sofradan kalkarken dua ederdi: Hz. Peygamber (SAV) yemeği bitirdiğinde şöyle buyururdu: "Beni doyuran, güç ve kuvvetim olmadığı halde bana bu rızkı veren Allah'a hamd olsun." (Tirmizi, Ebu Davut).
Yemeğe davet edilmeyeni yanında götürmezdi: Sahabeden biri, Peygamber'imizle beraber dört kişiyi yemeğe davet etti. Yemeğe giderlerken biri daha onların peşine takıldı. Ev sahiplerinin kapısına geldiklerinde Efendimiz (SAV), yanlarına takılan kişiyi kastederek ev sahibine "İznin olursa o da gelsin. İznin yoksa geldiği yere döner" dedi. Adam, "Ey Allah'ın Resulü, elbette girebilir" karşılığını verdi. (Müslim, Buhari).
Hz. Peygamber, bu tavrıyla hem davet edilmedik yere gitmenin şık olmadığını hem de ev sahibinin oldubittiyi kabul etmek zorunda bulunmadığını bildiriyor. Ayrıca davetlilerin, yanlarına izin alınmayan başkasını götürmelerinin uygun olmadığını öğretmiş oluyor.

***

YETİMİ KOLLA

Yetim malını yemek, en büyük günahlardan biridir. Yetimin sahibi Allah'tır. Yetim malı yiyen, Allah'ın hukukunu ve hududunu çiğnemiştir.
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Ben ve yetimi kollayan cennette beraber olacağız." Bunu söylerken Hz. Peygamber (SAV) iki parmağını yan yana getirdi.

***

GÖNÜLDEN SEVMEK

Fuzuli, gönül sevgisini şöyle anlatıyor: Mecnun, Leyla'nın köyünde deli deli dolaşır. Avare gibi. Yanına bir yabancı yanaşır ve sorar: "Leyla'nın evi nerede?" Mecnun cevap verir: "Onun evini boşuna arayıp yorulma." Sonra Mecnun eliyle kalbini işaret eder ve "Leyla'nın evi burasıdır" der. Mecnun'un Leyla'sını aradığı kadar yüce Yaratıcı'yı arasaydık manevi âlemin sultanı olurduk.

***

BİR AYET

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim, 6).
Açıklaması: Yüce Allah burada bize çocuklarımıza güzel ve temiz şeyleri, helal ve haramı öğretmemizi emrediyor. Çocuklarımız kul hakkını, merhameti, sevgi ve iyiliği esas alırlarsa ahirette kurtulurlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA