Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Dininden habersiz Müslümanlar

Halkımızın büyük bir kısmı Müslümandır. Allah'a inancı, Kuran-ı Kerim'e saygısı, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e sevgisi vardır. Elinden geldiği kadarınca ibadetini yapar. Beş vakit olmasa da cumayı kılar. Cumaya gitmese bayram namazına gider. Orucun tümünü tutmasa da bir kısmını tutar. Tutana da saygı duyar. Ezana saygısı çoktur. Mezara Fatiha'sını gönderir. Cenaze namazında safa durur. Cenaze namazını kılmayı bilmese de tekbir alır ve durur. Yani özetle; halkımız bildiği kadarınca İslam'a inanır, İslam'ı yaşamaya çabalar. Aktardığım manzara vasat -orta halli- anlamda dinle irtibatlı kişilerle ilgilidir. Elbette; dini, hayatının merkezi haline getiren, iman, ibadet, muamelat ve ahlakta dört dörtlük insanlar da çoktur. (Ama bugün onları konuşmuyoruz.)
Bir de sadece adı Müslüman olan Müslümanlar vardır. Allah'a inandığını söyler ama hiçbir emrini dinlemez. Allah'a inandım sözü onun için bir vitrindir. O, kendisine karışmayan bir Allah hayal eder. Helal ve haramı Kuran'dan veya peygamberden öğrenmez. Bu türden insanımız. Vicdanına ve aklına iyi gelen iyidir. Kötü gelen kötüdür.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'e inanır. Ama mesafelidir. Peygamber yaşantısı onun için örneklik teşkil etmez. Onun için peygamber bir kutsal kişiliktir. Bu kadar. Ötesi yok. İçki, kumar, helal, haram gibi hususlarda da hassas değildir. İçki içer, haram olmadığını duymak ister. Daha ileri gideni ise, içkinin zarar vermedikçe haram olmadığını savunur. Yani Kuran'la yasaklanmış bir kötülüğü, iyi görme hakkını kendinde bilir. Bunların bir kısmı gusül abdestini bilmez maalesef. Namaz alemini, ahirette ne olup olmayacağını bilmez veya ilgilenmez. Böyle bir gündemi yoktur. 'Dün yoktuk, bugün tesadüfen dünyaya geldik. Yarın da yok olup gideceğiz. Çal oynasın vur patlasın o halde.' Böyle olanlar var maalesef.
Deist olanları, inkarcıları, hayvana veya totemlere kutsiyet verenleri, Uzakdoğu dinlerine kendine kaptıranları, felsefe çanağına girip de bir türlü dimağına uygun lezzeti bulamadığı için -müzebzeb- imanla küfür arasında bocalayıp duranları bu tasnife almadım.
Burada samimi olmasına rağmen az bilenleri, iyi bilmesine rağmen nefsine ve hevasına mahkum olanları, Müslüman olduğu halde hiç bilmeyenleri, bilmediği halde en iyi bilenlerden daha iyi bildiğini iddia ederek din dersi verenleri hatırlatmak istedim. Tasnif verdiğim örneklerden daha detaylıdır elbette. Ancak bütün bunları sayarken şu veya bu kadar biliyor veya yaşıyor diye tenkid etmek veya küçümsemek niyetinde değilim.
Benim derdim şu; Türkiye'nin; inanç, iman, ibadet, muamelat -kişiler arası hukuk- ahlak, hurafe, batıl, helal ve haram algısı, peygamberlere bakışı, kutsal algısı, oruç ve namazdan ne anladığı ve benzeri hususlarda bir inanç haritasının ortaya konması gerekiyor. Aksayan nedir, nelerdir? Bunları görmeliyiz. Hesabımızı, adımımızı, tebliğimizi buna göre şekillendirmeliyiz. Nerede aksadık. Nerede bocaladık. Din adamlarına, dini müesseselere, dindarlara, dini resmi teşkilat ve oluşumlara itimatta bir gevşeme eksilme var mı, yok mu bunları görmek zorundayız. Elimde bulunan bu konudaki bazı değerlendirmeler çok da iç açıcı değil doğrusu.
Kısacası; Henüz geç değil. Elimiz güçlü. Dinimiz bütün ihtişamıyla dimdik duruyor. Kitabımız ve kitabımızı bize okuyan ve öğreten ebedi önder Hz. Muhammed (s.a.v.)'in sünneti- hadisleri elimizde. İnsanımız samimi. İyi niyetle onları yeniden kazanmalıyız. Eksikleri tamamlamalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA