İslam'a sadakatimiz iyi.
Kuran'a inancımız tam.
En dağınığımız bile namazla buluşmuştur hayatta en azından birkaç kez.
Ramazan'da hayatımızı iftar ve sahura göre ayarlıyoruz.
Ezandan rahatsız olanımız yoktur. Bir fakire hamle yaptığımızda elini cebine atanımız çoktur. Vicdanımız her şeye rağmen çoğu kez ibreyi iyiye çeviriyor. Adaleti seviyoruz.
Kötü günde hassaslaşıyoruz.
Sevgiyi ve lokmamızı paylaşıyoruz. En kaba olanımız bile özürden anlıyor.
Kısacası, İslam'ın sosyal yönünden almamız gereken payın bir kısmını almışız.
Hiçbir toplumda olmayan bir çok fazileti hayatımıza taşıdık.
Fakat bazı hususlarda, özellikle de birbirimizle olan hukukumuzda sınıfta kalıyoruz.
Bunları da görmeliyiz:
1- Kibir alışkanlığından kurtulamıyoruz.
2- Makamları övünmek için kullanıyoruz.
3- Dünyaya çok fazla değer veriyoruz.
4- Kendimiz için istediğimizi kardeşimiz için istemiyoruz.
5- Benciliz. Ailemize iyi, başkalarına kayıtsız.
6- Doymuyoruz. Şöhrete, mevkiye, makama, zevke sefaya doymuyoruz.
7- Hırsımızı yanlış yerde tüketiyoruz.
8- Afedici olamıyoruz.
9- Odaklandığımız bir hedef için helali haram, haramı helal sayacak kadar şaşırıyoruz.
10- Zayıfların yanında doğru şekilde yer almıyoruz.
Zayıfın halini istismar ediyoruz.
Derdimiz zayıfa yardım etmek değil, ondan nasıl nemalanırız hesabıdır.
11- Senelerce parmakla gösterilen yerlerde oluyoruz.
Bize yeter artık dendiğinde, tevazu ile halvete, zikre, ibadete, duaya yöneleceğimize ikbalin devamını sağlayacak ne varsa ona takılıp gidiyoruz.
12- Bize şu işi yap dendiğinde, ama şurada unutulan şu kişi benden daha iyi diyemiyoruz.
Demiyoruz.
13- Hayatımızı; sevmediğimiz, yarışta aşamadığımız rakibimizin ayağının sürçmesini beklemeye adamışız.
Bunun ahlaki olmadığını hiç düşünmemişiz.
Kısaca; dinimiz İslam, kitabımız Kur'an, peygamberimiz Muhammedü'l - Emin (s.a.v.), kıblemiz Kabe ve ama yüreğimiz çöl gibi ıssız. Rahmet, sevgi, kucaklaşma, rabbanileşme bizden uzaklaşmış. Tıpkı sahabi gibi gönüllerimizi de Medinelileştirmeden yukarıda saydıklarımızın faydası olmayacak.