"Çocuklara karşı son derece espriliydi."
Yemek yerken herhangi bir yere yaslanmazdı.
Yemeğe besmele ile başlar, hamd ile son verirdi.
Yabancı bir eve vardığında, duvara yönelik beklerdi, kapıya doğru dikilmezdi. Kapı açıldığında selam verirdi. İzin verilirse yönelirdi. Yoksa geri dönerdi.
Kapıyı çalana kimsin diye sorulduğunda sadece 'benim' demesinden rahatsız olurdu. Kişinin kendini tanıtmasını isterdi.
İçeri girebilir miyim diyene; önce selam ver sonra içeri girebilir miyim diye sor buyururdu.
Yabancı bir eve penceresinden veya duvar aralığından izinsizce bakılmasından rahatsız olurdu.
Oynayan çocukları görünce onlara selam verirdi.
Kadınları görünce onlara da selam verirdi.
Birisi başkasının selamını Efendimiz'e ilettiğinde şöyle cevap verirdi: Sana ve o selam gönderene selam olsun.
Peygamberimizin yanına giren bir Yahudi topluluğu "es-Selamı aleyke" diyecekleri yerde ağızlarında geveleyerek "es-Samu aleyke" dediler.
Es-Samu aleyke; ölesin, Allah senin canını alsın anlamındaydı. Ancak bunu ağız gevelemesi şeklinde dediler. Efendimiz bunu işitince 'size olsun' cevabını verdi. Hz. Aişe Yahudilerin bunu dediğini işitince söylediği çirkin söz üzerine "Esas ölüm size olsun. Allah'ın gazabı esas sizin üzerinize olsun" cevabını verdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bunun üzerine eşine müdahale edip şöyle buyurdu: 'Sakin ol Aişe.
Hakaret sayılacak söz söyleme.' Hz. Aişe: Ama ne dediklerini duymadın mı?
Sana selam verir gibi yapıp beddua ettiler. Sana ölüm bedduası yaptılar. Efendimiz cevaben şöyle buyurdu: 'Ben onların selamını -sözlerini- onlara iade ettim. Allah benim sözümü itibara aldı. Ama onların sözünü itibara almadı.
Bir putperest Hz. Peygamber'e (s.a.v.) selam gönderdi. Efendimiz onun selamına cevap verdi.
Selamına cevabı esirgemedi.
Bazen kadınları gördüğünde selamsız geçmemek için sağ elini kaldırır ve selam verirdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) geceleyin bir yere geldiğinde uyuyanı uyandırmayacak uyanık olana ise duyuracak bir ses tonuyla cevap verirdi.