Sevgili okurlarım güzel bir dönemi geride bıraktık. Ramazan ayında nefis terbiyesi, tövbe ve günahların bağışlanması için mesafe kat etmeye çalıştık. Avuçlarımızı rahmana açtık. İçimiz ısındı. Ümitlendik. Rabbimizin bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bildiğimiz içim hüsnü zannımızı yineledik. Kadir Gecesi'nde bin aydan hayırlı bir gecenin umuduyla irkildik ve işte bayrama girdik
Bayramınız bayram ola. Himmetimiz âli ola. Zaferimiz yakın ola. Ruhumuz şâd ola. Duamız kabul ola.
Mübarek olsun. Kutlu olsun. Hayırlara vesile olsun. Acıların, ıstırapların, çilelerin, zulmün kalkmasına vesile olsun.
Bugün Ramazan Bayramı'nın birinci günü. İbadet yorgunuyuz. Ne mutlu.
Günah yorgunu değil; namaz yorgunu, oruç yorgunuyuz. Dün gece bir aylık ibadetlerimizin karşılığı olan manevi dosyayı Rabbimizin katına gönderdik. Mutlaka Ramazanımız bir önceki aydan daha hayırlı geçmiştir. Dilerim sonraki aylarınız sevap ve güzel işler itibarıyla ramazanı aratmaz.
Bayram namazı
Sabah namaza gideceksiniz. Bayram namazları vacip veya sünnet olsa da, farz olan namazlardan daha çok ilgi çekiyor.
Hayatlarında hiç namaz kılmayanlar bile bayram namazlarına gidiyor. Bir yönden garipsenecek bir şey olsa da diğer yandan sevindirici.
En azından namaza gidiyor. Yılda bir olsa da. En azından namazsız kalmıyor. Bir de bu açıdan bakmak lazım. Bayram namazına evladının elinden tutup giden bir baba belki evladına en hayırlı yolu göstermiş olacak.
Bayram namazı heyecanı, çocukluk heyecanlarımızın en güzellerindendi. Bunu çocuklarınızdan esirgemeyin.
Bayramlık elbise
Hatırlarsınız. Babalarımızın aldıkları bayramlık elbiselere kıyamazdık. Askıya asar bütün bir gece seyrederdik. Malatya ve Diyarbakır il müftülükleri yapmış olan rahmetli müftü dedemin arife günü aldığı ayakkabıyı yorganın içine alıp kucağımda uyuttuğumu hatırlıyorum. O kadar sevinmiştim.
Tıpkı 'inci' adını verdiğim kedimi her gece yatağımın içinde uyuttuğum gibi. İmkânınız varsa çocuklarınıza birer bayramlık elbise alın.
Anne - baba eli öpün
Anneniz veya babanız hayatta ise müthiş bir fırsatınız var demektir. Hiç ihmal etmeyin. Hiç bekletmeyin. Hemen koşun. Namazdan hemen sonra kapılarına dayanın. Kahvaltıyı onlarla yapın.
Ellerini, ayaklarını öpün. Yarın öpmek isteseniz de fırsatınız olmayabilir.
Kırgın mısınız annenize! Veya babanıza!
Kırın bütün bu nefsani duruşları.
Gerekçe ne olursa olsun anne o! Baba o!
İtemezsin. Kovamazsın. Görmezden gelemezsin.
Unutamazsın.
Biliyorsundur. Allah'ın haram kıldığını helal; helal kıldığını haram saymadıkça anne ve babaya saygı ve itaat göstermek lazım.
Mezarları ziyaret edin
Ölüler de diriler gibi beklerler ziyaretçilerini.
Sevinirler onları görünce. O âlemde de muhtemelen bir bayram bilgisi vardır. Yerdekilerin sevinci; kabir ve berzah âleminin de ilgisidir. Hz. Peygamber'in (sav) "ölülerinizin kefenlerini iyi yapın. Zira onlar da birbirlerini ziyaret ederler" hadisi iki âlemi de ne kadar dinamik tutuyor.
Ümmet için dua edin
Müslüman halkların hangi dilden, ırktan, mezhep veya meşrepten olursa olsun büyük ıstıraplar çektiğini biliyoruz. Müslüman beldelerinde kaos, terör ve iç çatışmalar var.
Olmayan yerlerde de bunun provaları yapılıyor. Zinde güçler, ayrılıkçı unsurlar Müslüman ülkeleri satranç tahrası gibi görüyorlar.
Her türlü çirkin ve utanmaz projelerini burada uyguluyorlar. Bu ülkelerdeki insanların bir kısmı da maalesef bu oyunu göremiyorlar.
Bayramlar bu ayrışmaları, oyunları bozmak için vesile olmalı. Kucaklaşma için zemin oluşturmalı.
Sadece oruç tutanlar mı bayram yapmalı?
İsmi üzerinde. Bu bayrama Hz. Peygamber "Iydül Fitr" (Fitre sadakası bayramı) adını veriyor. Ramazan, fıtır, iftar gibi de adlandırılabilir bu bayram. Fitre de bildiğiniz gibi can, baş sadakası olarak nitelenebilir.
Bununla beraber bu bayram hepimizindir. Oruç tutsa da tutmasa da herkesin bu bayramda kucaklaşması gerekir. Oruç tutmayana "senin bayram yapma hakkın yoktur" denmemeli, diyemeyiz. Çünkü insanların neden oruç tutmadığını bilmiyoruz, bilemeyiz. Bilmek zorunda da değiliz. İbadete teşvik edilir ama müdahale edilmez.
Kul ile Allah arasında bırakılır. Takva budur zaten. Kimsenin girmediği yerde, herkesin gözünden uzak olduğu yerde daha da Rabbani olmak, daha da Allah'a yakınlaşmak.
Farz ibadetlerin aleniliği meselesi, teşvik amaçlıdır. Şerrin yaygınlaşmasını engelleme amaçlıdır. "Emr-i bil maruf, nehy-i ani'l münker = iyiliğe emir, kötülüğe engel" ilkelerine dayalıdır. Sınır ancak buraya kadardır. Ötesini istemek, zorlamak, cebr dinin hoş görmediğidir. Çünkü iman rıza iledir, zorlama ile değil.
Zorla yaptırılan ibadet - ikrah kalpte etki oluşturmayınca bir kıymet ifade etmez.
"Hak ile batıl bellidir. Dinde zorlama yoktur. Allah size iki de yol göstermiştir" gibi bütün ayetler buna işaret eder. Bayram, oruç tutanlar için bir sevinme, bir zaferdir. Günahların affına vesiledir. Kefarettir. Herkesle kucaklaşmadır.
Dargınlıkları giderelim, düşmanlıkları atalım
Bir Müslüman'ın diğerinden üç günden fazla küs kalması caiz değildir. İlk elinizi uzatan siz olunuz.
Bizde ayrı - gayrı hoş değildir. Düşmanlığa zaman olmamalı. Düşmanlığa düşmanlıkla karşılık vermemeliyiz. Biz elimizi uzatmamıza rağmen düşmanlığa devam eden kendi cezasını bulur. Kazdığı kuyuya düşer. Mutlaka düşer. Bu sünnetullah -ilahi kural- gereğidir.
Kötü sözden sakınalım
Çirkin söz, kötü söz, küfür, hakaret, imanla bir arada bulunmaz.
Medyada, internette, küfrün, hakaretin, mahreme saldırının, çirkin sözlerin, utandıran ifadelerin çoğaldığını görüyoruz. Günden güne bu çirkin alışkanlık genişliyor. Hiçbir insan bunları hak etmiyor.
Hz. Peygamber (sav) "hiçbiriniz annesine ve babasına küfretmesin" buyurur. Sahabe "Ey Allah'ın elçisi hangimiz babamıza ve annemize küfür ederiz ki" derler.
Efendimiz (sav) şöyle buyurur: "Biriniz başkasının anne ve babasına küfrederse o da karşılığını verir. Böylece siz anne ve babanıza küfür etmiş olursunuz."
Hiç kimse hiç kimseye kötü söz söylememeli. Küfretmemeli. Hiç ama hiç kimseye hakaret edilmemeli. Çünkü çirkin söz şeytanın maşasıdır. Şeytan onunla pislikleri karıştırır. Fitneyi alevlendirir. Kalpteki ve yüzdeki nuru giderir. Ve mutlaka o sözü kullanana bedelini şöyle veya böyle ödetir. Çünkü Allah kulunun iffetinin kirletilmesine rıza göstermez.
Garipleri hatırlayalım
Çevremizde çoktur, illa ki dilenmeleri gerekmiyor. Siz onları bilirisiniz. Elinizdekinden gerçek muhtaçlara da pay ayırın. Hem de hor ve hakir görmeden onlara ikramda bulunun. Unutmayın her kazandığınızda fakirin bir hissesi vardır.
Dedikodu hastalığına yakalanmayalım
Kuran-ı Kerim "Bilmediğin şeyin peşinde koşma" buyuruyor. Çünkü kulak göz ve kalp sorumludur.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Kişiye günah olarak her duyduğunu iletmesi ve konuşması yeter."
Bu ölçülere bakacak olursanız içimizde günaha dalmayan, amelini heba etmeyen, kul hakkına girmeyenimiz yoktur. Müthiş kıskançlık nöbetleri geçiriyoruz. Birbirimize saldırıyoruz. İnsanların ırzını, namusunu, evinde yediğini bile konuşur olduk. Başkasının ne kazandığını ne harcadığını, nereye gittiğini, kime selam verdiğini, dedikodu eder olduk. Bu nasıl bir günah çukurudur, bilmek mümkün değildir.