Bir büyük bina düşünün. Bu binanın 50 odası var. Bu binanın önünde, binaya girerken ve gezinirken dikkat edilecek hususları yazan bir levha var. Bina ile ilgili yasaklar, önemli hususlar, daha doğrusu binayı kullanma talimatnamesi bu levhada sıralanıyor.
Bu binanın bir teşrifatçısı -gezdireni, önderi ve görevlisi- var. Onun görevi bu binayı misafirlere tanıtmaktır.
Bu binanın bir de misafirleri var.
Binayı gezip, odalarında yer alan nimetlerden yararlanacaklar. Yatacak, uyuyacak, eğlenecek ve nimetlenecekler.
Hatta bundan dolayı hiç para da ödemeyecekler. Binanın teşrifatçısı misafirleri gezdirip onlara binayı tanıtacak.
Misafirler binayı gezerken bir sürprizle karşılaşırlar.
Binanın 50 odasının 45'i açık, beş odası ise kapalıdır.
Misafirler teşrifatçıya sorarlar: Bu odalar neden kapalı? Teşrifatçı der ki; binanın sahibi siz misafirlerden hiçbir karşılık beklemiyor. Ücret de almayacak.
Çünkü o, bu binanın sahibidir. Cömerttir.
Aslında gördüğünüz her şey onundur. Ama bu binanın sahibinin bir şartı var: Binaya girerken, kapıda yer alan talimatlara uyacaksınız. Yasakları çiğnemeyeceksiniz. 50 odadan 45'i size açık.
Oralarda yer alan her şeyden yararlanabilirsiniz.
Ama şu beş oda kilitli. Oraya girmeyin. Orayı zorlamayın.
Binanın sahibinin sizden istediği tek şey budur.
Misafirlerin büyük kısmı binayı gezerken teşrifatçının gösterdiği gibi hareket eder, kendilerine sunulan şartları çiğnemezler. Ancak bir kısmı ise; isyankâr ve uyumsuz davranırlar ve biz bu kapalı beş kapıyı da açacağız derler. Diretirler.
Azgınlaşırlar.
Teşrifatçı ve kurallara uyan misafirler bu saldırgan, hazımsız, obur ve isyankâr grubu uyarırlar.
Şöyle dediler: Eğer bu binanın sahibi cimri olsaydı sizi burada karşılıksız misafir etmezdi. Bilakis beş odayı açar ve 45 odayı kilitlerdi. Ayrıca siz, bu binaya girerken zaten kapıdaki levhada yazılan kurallara uyacaktınız. Şöyle veya böyle mademki binaya girdiniz. Size yakışan kurallara ihanet etmemektir.
Ancak; bu azgın, ölçüsüz grup bütün bu sözlere rağmen uyarıcıları dinlemediler.
Ve kapalı beş odanın kapılarını kırdılar. İçeri girdiler.
Ancak içeri girince de dehşetle irkildiler. Zira kapalı olan odaların içinin bomboş olduğunu gördüler. Diğer kırk beş odadaki zengin nimetlerin hiçbiri bu odalarda yoktur. Şaşırdılar. Birbirlerine bakınıp durdular.
Pişman oldular ama pişmanlıklarının faydası olmadı. Zira onlar bir defa ilkeleri, yasakları çiğnemişlerdi. Artık bedelini ödeyeceklerdi.
Aslında bu örnek, yaşadığımız hayatın bir misalidir.
Bu örnekteki 'bina' bu 'dünya'dır.
Binanın girişindeki 'talimatname,' Kur'an-ı Kerim'dir.
Hz. Peygamber'e inen vahiydir.
Binanın 'teşrifatçısı'; 'Hz.
Peygamber'dir.' Binaya gelen 'misafirler'; 'insanlardır.' Binanın 50 odası Yüce Allah'ın yarattığı kâinattaki helal ve haram olan davranışların, nimetlerin tümüdür.
Kırk beş oda, helallerdir, geri kalan beş oda ise haramlardır. Helallerin sayısı haramlara göre çok fazladır. Binanın girişindeki talimata uyanlar 'sadık müminlerdir.' Binanın girişindeki talimata uymayanlar ise günahkârlardır.
Evet, bu dünyada birer misafiriz. Geçip gideceğiz.
Bu dünyada helal ve harama uyar, Allah'ın kitabını rehber edinir ve Hz.
Muhammed'i (s.a.v.) yoldaş ve önder kabul edersek misafir kaldığımız bu dünyada ihanet etmeden geçip gideriz. Yoksa kırk beş odanın nimetinden yararlanırken, bununla yetinmeyip beş odayı da açmaya çalışan isyankâr ve günahkâr olarak anılacağız.
Bu fani imtihan dünyasında kılavuz ve düstur Kur'an'dır. Önder ve mihmandar ise Muhammed el-Emin'dir (s.a.v.).
EDEB YA HU
Mümin, vakar, doğru söz, ağırbaşlılık ve yumuşak sözle tanınan kişidir.
GÜZEL SÖZ!
Hırsız malı, yalancı ise aklı çalandır.
BİR HADİS
Üç kişi var ki ahiret gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onlara acıklı bir azap verecek. Bunlar şu sınıflardır: Zina eden yaşlı kişi, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir. (Müslim, Sahih, 107)
BİR İBRET
Adam bir bilgeye dedi ki; ben doğru bir insan göremiyorum. Bilge cevap verdi: Sen doğru olsaydın doğruları görürdün.