Kibir Müslüman'a yakışmaz. Çünkü kibirlenmek gibi bir özelliğimiz yoktur. Büyüklük fani olana değil, baki olan zat'a - Yüce Rabbe- yakışır.
Mevki, makam, mansıb, şan, şöhretimiz, yer ve yurdumuz ne olursa olsun tevazu güzel olaydır. Yakışır olandır.
Ayeti Kerime bizi uyarıyor:
"Yeryüzünde kasılıp kibirle yürüme. Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara erişebilirsin." (İsra, 37) Yüce Allah mütevazı davrananı yükseltir. Büyükleneni ise küçültür.
Şeytanın sizlerle oynamasına müsaade etmeyin.
Şeytan, geçici olan meziyetlerimizi ebedi bir güç gibi göstererek bizimle oynar. Ve bizi oyuna getirerek ahirete elimiz boş gönderir.
Bu fani -geçici- dünyada çetin bir sınavdayız. Akıllı olan bunun farkında olarak yaşantısını ibadete ve kulluğa ayırır. Aldanan ise kendini başkalarından büyük ve üstün görerek hem aldanır ve hem de aldatır.
Kibir ve tekebbürün ilacı tevazudur.
Aczimizin farkında olmalıyız. Allah'a muhtaç olduğumuzun da farkında olmalıyız. Tekebbüre karşı tevbe etmeliyiz. Hz. Peygamber savaş sahasında alnına taktığı kırmızı bezle kılıcını tutup çalımla yürüyen Hz. Ebu Dücane'ye bakar ve şöyle buyurur: Burası hariç, Allah bu çalımlı yürüyüşü asla kabul etmez.
NOT: ATV'de programlarımıza başladık.
Perşembe akşamı, cuma sabahı ve pazar sabahı programlarımı izleyebilirsiniz. Rabbim faydalı olmayı nasip eylesin.
Bir hadis
Cimriler, zorbalar ve kötü huylular cennete giremezler. (Heysemi, Mecmeuz Zevaid)