Son zamanlarda başörtülü olup edep ve bilgeliğiyle bu örtüyü tesettür fazileti içinde medyamızda temsil eden hanımefendiler çoğaldı. Burada edebi ve bilgeliğiyle iş yapan hanımefendilerin isimlerini sayacak olursak satırlar taşacaktır.
Fazilet timsali olan bu hanımefendiler başımızın tacıdırlar. Onlar örtüsünün, iman ve maksudun hakkını verenlerdir.
Ama bu hanımların yanında bunun adabına ve faziletine aykırı bir görüntü içinde seviyesiz tenkitler yapan, yüreğimizi inciten, sırf leke çalmak için, yazmış olmak için veya yazdırıldığı için dini alanda kişiler hakkında satır karalayanlar var. Hakikaten de satırı, kâğıdı, gözü karalayanlar.
Bunların verdiği zararını gayrimüslimler veya din tanımayanlar veremez.
İçimizdeki kalitesiz kalem erbabı, bilmediği, yanlış bildiği konularda neden yazar! Gıybet, haset, çirkin söz, karalayıcı söz ne kazandırır.
Yığınla zararlı program varken neden dini yapımları hedef alırlar? Kendileri hayatları boyunca ne yapmışlar? Ne fayda sağlamışlar.
Dini programların topluma yaptığı katkı ortada. Yüz binlerce insanın ibadetle, İslam'ın güzel temsiliyle, tahammülle tanışmasına vesile olan bu hizmetler, dini sosyolojik, psikolojik, moral ve manevi cephesi olan birer reçete sunar olmuştur. Milyonlarca kişinin kendini rehabilite etmek için bu programlara kilitlenmesi anlamsız değildir. Kendilerine yarım saat ekran teslim edilecek bazı sözüm ona uzmanların ortalığı nasıl taaffun edeceği iyi bilinmektedir.
Yüce Rabbimizden bizleri hasetçilerin, fitnecilerin, adapsız kişilerin şerrinden korumasını temenni ediyoruz.
Dini hizmetler artık sadece cami kürsüsünde verilen vaaz ve hutbelerle temsil edilemez.
Zira dine ihtiyacı olanlar çoğu kez cami dışındadır.
Onlara ulaşmak, onları toplamak, onların ilgisini dine yönlendirmek, cami dışında manevi bir hava estirmek ciddi bir uzmanlık ve gayret gerektirmektedir. İşe dışarıdan bakan, insanları dışlayan, insanların dini bilgisini alay konusu eden, nereye aidiyeti olduğu belli olmayan, kâfire müşfik mümine saldırgan bazı cahil kişilerin bu ayrımı yapmaktan aciz olduğunu ibretle görüyorum.
İtibarları yoktur. Getirileri de. Dedikoduya takılırlar. Kötü algının peşindedirler.
Başkalarına ulaşabilme niyetleri de yoktur.
Kutuplaşmadan beslenen ve insana rahmet ve merhamet nazarıyla bakamayan kişilerle bizim aynı anlayışı paylaşmamız mümkün değildir.
Dünyayı tanımıyorlar. İnsanları da... Halkın içinde değiller. Aykırı insanlara tahammülleri yoktur. Yumurta kabuğu içindeki gibidir. Bu insanlar dünyayı değil etrafındakini bilirler.
Bakın Yunus ne güzel demiş; "Kimseyi düşman tutmazuz ağyar dahi yardır bize. Adımız miskindir bizum, düşmanımız kindur bizim. Biz kimseye kin tutmazuz kamu âlem birdir bize."
Satırlardan, kelamdan, kalemden, niyetlerden, sorgulanacağız. Yüce Allah'ın huzuruna müflis gitmemek umudumuzdur. Rabbim bize rahmet etsin merhamet etsin. Gönül yaralamamayı, kara çalmamayı, çirkinleşmemeyi, muarızla şöhret bulmamayı nasip etsin. Bizim kaç kişiye faydamız oldu, kaç kişinin kırılan umudunu tamir ettik, horlanan- şiddet gören kaç mazluma yardımcı olduk, kaç kişiye secdeyi öğrettik, imanı tanıttık, sevgili Nebi'yi (s.a.v.) tanıttık, uyuşturucudan vazgeçirdik, intiharın eşiğinden geçirdik, maddi-manevi yardımcı olduk, düştüğü yerden kaldırdık, bunun hesabındayız. Boş işlerle, boş kişilerle geçirecek zamanımız işimiz olamaz. Vesselam.