İbn Sakka, Yusuf Hemedani'nin zamanında yaşayan bir alimdi. Dili güçlü, ilmi güzeldi. Ancak şöhret tutkulu ve kibir sahibiydi. Bir gün büyük Allah dostu Yusuf Hemedani'ye; sana öyle bir soru soracağım ki bilemeyeceksin demişti. Yusuf Hemedani ise ona; soracağın soru şu der ve sorusunu sormadan cevaplar. Sonra şöyle devam eder: Sende küfrün ateşini görüyorum.
Zamanının idarecileri İbn Sakka'ya itibar ederler. Hatta onu Bizans'a elçi olarak da gönderirler. Orada Hıristiyan alimleriyle münazara eder ve İslam'ı savunarak tümünü mat eder.
Orada kaldığı sürece Hıristiyanlar ona çok itibar ederler. Bir gün Hıristiyan Kralı'nın kızını görür ve ona âşık olur. Kızla evlenmek ister. Kızımı almak istiyorsan Hıristiyan ol der. O da bunu kabul eder. Ve bir kadın uğruna Hıristiyan olduğunu söyler. Bir zamanlar ilim sahibi olan ve Kur'an'ı ezbere bilen İbn Sakka kadın tutkusu ve Hıristiyan muhabbetiyle dininden olur.
Bir gün hastalanıp ölüm yatağına uzanır. Yanındaki biri sorar. Sen bir zamanlar Kur'an'ı ezberlemiştin. Şimdi ezberinde olan bir ayet var mı? İbn Sakka göz yaşlarını saklayarak şöyle der; Kur'an'dan aklımda kalan tek ayet şudur: "Zaman gelecek kafirler; 'Keşke Müslüman olsaydık' diye arzulayacaklar. Şimdi onları bırak, yesinler, eğlensinler. Boş ümitleri onları oyalayadursun. Akıbetlerinin ne olacağını yakında öğrenecekler." (Hicr, 2,3) Aklımda kalan tek ayet budur işte. İbn Sakka yüzünü utançla saklayarak can verdi.