Hz. Peygamber (s.a.v.) küçükken çobanlık yaparak, kendisine bakan amcasına maddi katkıda bulunmaya çalıştı.
Sonraki yıllarda ise bizzat ticaret hayatının içinde bulundu. Ticari yolculuklara çıktı. Hz. Hatice adına mallarını idame etti. Bu durum -mallarını sevk ve idare- peygamberlik yıllarında da devam etti. Bu İslam'ın genel teamüllerine aykırı olsaydı Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliğinden önce de ticarette bulunması düşünülemezdi.
Ticaretinde; 'Bizi aldatan bizden değildir.' Aldatma da yok, aldanma da yok, malın kusurunu gizleme. Aşırı kâr etme, rakiplerini geri düşürmek için malın fiyatını aşırı miktarda indirme, köylünün- üreticinin tüketiciye direkt ulaşmasına engel olma, eksik ölçüp tartma, hilekârlık etme, malını satarken yemin etme, malın kusurunu kapatacak yollara girme, başkasının almak üzere olduğu malı fiyat yükseltip satın alma, sırf malı pahalı satmak için başkasıyla görüşüp sahte bir şekilde fiyat yükseltme, doğru sözlü ol, satarken de, alırken de kolaylık göster. Gibi temel ölçüler hâkimdi.
Peygamberimiz (s.a.v.) hayatının diğer zamanlarında devlet başkanı sıfatıyla devlete gelen akarlardan hem yararlanmış ve hem de etrafına dağıtmıştır. Vefat ederken de miras bırakmamıştır. Zira peygamberler miras bırakmazlar.
Efendimiz (s.a.v.) hem peygamber, hem devlet başkanı, hem baba, hem eş, hem dede olarak her konuda ölçü olduğu gibi, ticaret hayatında da bizim için ölçüdür.