Önümüzde iki yol var. Birinde, salt akıl, nefis ve zevkler bu yolu belirleyicidir. Bu yoldakilere göre kutsal yoktur. Din yoktur. Rab yoktur. Hesap da yoktur. Ahirette. O zaman dilediğini yap. Nasılsa bu dünyaya bir daha gelmeyeceksin. Egoları tavan yapmış, bencil, menfaatçi, azgın insan tipi, işte buradan beslenir. Felsefeciler, kuramcılar, tabiatçılar, septikler, agnostikler, natüralistler hep bu yolun yolcularıdır.
İkinci yol ise, Rabbine teslim olanların yoludur. Rabbin emirlerini alır ve yolunu çizer. Aklını vahyin edebinde kullanır. Peygamberini öncü kabul eder. Doğru kaynağı bulmuş ve bu kaynağı doğru yorumlamış olan bu yolun takipçileri, hidayete ererler. Düzgün, samimi kamil ve dürüst yaşarlarsa; dini emellerine alet etmezlerse; kendilerini aldatmazlarsa ahiretleri mamur olur.
Bu iki yola gidenler ölümle beraber farklı bir âlemle karşı karşıya gelecekler. Birinci yolu tercih edenler Kuran-ı Kerim ifadesiyle -ebedi olarak kaybedecektir. Ne inkârları, ne felsefeleri, ne kuramları ve ne de tapındıkları akılları onlara fayda sağlamayacaktır.
İkinci sınıf ise 'inandım' demekle kurtulacağını sanıyorsa yanılıyor. Kitabı terk ettiyse, Peygamber'i yoldaş kabul etmediyse, güzel ve dürüst yaşamadıysa hiç beklemediği bir âlemle karşı karşıya kalacaktır. Kendisine; sadıklara, sıddıklara, faruklara, salihlere, velilere verilen imtiyaz verilmeyecek. O halde; nerede yer alıyorsan al, unutma sen de bir gün öleceksin ve hesabını yapamadığın bir âlemle karşı karşıya kalacaksın.