Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Bu bayram herkesin bayramı

Mübarek olsun. Kutlu olsun. Hayırlara vesile olsun. Acıların, ıstırapların, çilelerin, zulmün kalkmasına vesile olsun.
Müslüman halkların hangi dilden, ırktan, mezhep veya meşrepten olursa olsun büyük ıstıraplar çektiğini biliyoruz. Müslüman beldelerinde kaos, terör ve iç çatışmalar var.
Olmayan yerlerde de bunun provaları yapılıyor.
Zinde güçler, ayrılıkçı unsurlar Müslüman ülkeleri satranç tahrası gibi görüyorlar.
Her türlü çirkin ve utanmaz projelerini burada uyguluyorlar. Bu ülkelerdeki insanların bir kısmı da maalesef bu oyunu göremiyorlar.
Bayramlar bu ayrışmaları, oyunları bozmak için vesile olmalı. Kucaklaşma için zemin oluşturmalı.

Sadece oruç tutanlar mı bayram yapmalı?
İsmi üzerinde. Bu bayrama Hz. Peygamber "Iydül Fitr" (Fitre sadakası bayramı) adını veriyor. Ramazan, fıtır, iftar gibi de adlandırılabilir bu bayram. Fitre de bildiğiniz gibi can, baş sadakası olarak nitelenebilir.
Bununla beraber bu bayram hepimizindir. Oruç tutsa da tutmasa da herkesin bu bayramda kucaklaşması gerekir. Oruç tutmayana "senin bayram yapma hakkın yoktur" denmemeli, diyemeyiz. Çünkü insanların neden oruç tutmadığını bilmiyoruz, bilemeyiz. Bilmek zorunda da değiliz. İbadete teşvik edilir ama müdahale edilmez.
Kul ile Allah arasında bırakılır. Takva budur zaten. Kimsenin girmediği yerde, herkesin gözünden uzak olduğu yerde daha da Rabbani olmak, daha da Allah'a yakınlaşmak.
Farz ibadetlerin aleniliği meselesi, teşvik amaçlıdır. Şerrin yaygınlaşmasını engelleme amaçlıdır. "Emr-i bil maruf, nehy-i ani'l münker = iyiliğe emir, kötülüğe engel" ilkelerine dayalıdır. Sınır ancak buraya kadardır. Ötesini istemek, zorlamak, cebr dinin hoş görmediğidir. Çünkü iman rıza iledir, zorlama ile değil.
Zorla yaptırılan ibadet - ikrah kalpte etki oluşturmayınca bir kıymet ifade etmez.
"Hak ile batıl bellidir. Dinde zorlama yoktur. Allah size iki de yol göstermiştir" gibi bütün ayetler buna işaret eder. Bayram, oruç tutanlar için bir sevinme, bir zaferdir. Günahların affına vesiledir. Kefarettir. Herkesle kucaklaşmadır.

Dargınlıkları giderelim

Bir Müslüman'ın diğerinden üç günden fazla küs kalması caiz değildir. İlk elinizi uzatan siz olunuz.

Düşmanlıkları atalım
Bizde ayrı - gayrı hoş değildir. Düşmanlığa zaman olmamalı. Düşmanlığa düşmanlıkla karşılık vermemeliyiz. Biz elimizi uzatmamıza rağmen düşmanlığa devam eden kendi cezasını bulur. Kazdığı kuyuya düşer. Mutlaka düşer. Bu sünnetullah -ilahi kural- gereğidir.

Kötü sözden sakınalım
Çirkin söz, kötü söz, küfür, hakaret, imanla bir arada bulunmaz.
Medyada, internette, küfrün, hakaretin, mahreme saldırının, çirkin sözlerin, utandıran ifadelerin çoğaldığını görüyoruz. Günden güne bu çirkin alışkanlık genişliyor. Hiçbir insan bunları hak etmiyor.
Hz. Peygamber (sav) "hiçbiriniz annesine ve babasına küfretmesin" buyurur. Sahabe "Ey Allah'ın elçisi hangimiz babamıza ve annemize küfür ederiz ki" derler.
Efendimiz (sav) şöyle buyurur: "Biriniz başkasının anne ve babasına küfrederse o da karşılığını verir. Böylece siz anne ve babanıza küfür etmiş olursunuz."
Hiç kimse hiç kimseye kötü söz söylememeli. Küfretmemeli. Hiç ama hiç kimseye hakaret edilmemeli. Çünkü çirkin söz şeytanın maşasıdır. Şeytan onunla pislikleri karıştırır. Fitneyi alevlendirir. Kalpteki ve yüzdeki nuru giderir. Ve mutlaka o sözü kullanana bedelini şöyle veya böyle ödetir. Çünkü Allah kulunun iffetinin kirletilmesine rıza göstermez.

Garipleri hatırlayalım
Çevremizde çoktur, illa ki dilenmeleri gerekmiyor. Siz onları bilirisiniz. Elinizdekinden gerçek muhtaçlara da pay ayırın. Hem de hor ve hakir görmeden onlara ikramda bulunun. Unutmayın her kazandığınızda fakirin bir hissesi vardır.

Dedi kodu hastalığına yakalanmayalım
Kuran-ı Kerim " Bilmediğin şeyin peşinde koşma" buyuruyor. Çünkü kulak göz ve kalp sorumludur.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Kişiye günah olarak her duyduğunu iletmesi ve konuşması yeter."
Bu ölçülere bakacak olursanız içimizde günaha dalmayan, amelini heba etmeyen, kul hakkına girmeyenimiz yoktur. Müthiş kıskançlık nöbetleri geçiriyoruz. Birbirimize saldırıyoruz. İnsanların ırzını, namusunu, evinde yediğini bile konuşur olduk. Başkasının ne kazandığını ne harcadığını, nereye gittiğini, kime selam verdiğini, dedikodu eder olduk. Bu nasıl bir günah çukurudur, bilmek mümkün değildir.

Hasan- ı Basri ve gıybet eden adam

Büyük İslam âlimi olan Hasan-ı Basri özel bir yere sahip olan mümtaz bir şahsiyettir.
Büyük âlimlerin düşmanı daha da çok olur. Hazımsız olan insanlar, dedikoducular onları çekiştirirler. Böylece hem dünyalarını hem de ahretlerini kirletirler.
İşte böyle bir bahtsız adam Hasan-ı Basri'yi çekiştirip duruyormuş. Hasan-ı Basri ise bu utanmaz dedikoducuya hediye gönderirmiş.
Bir gün adam sorar: Ben sürekli sizin aleyhinize konuşuyor, insanları sizden uzaklaştırmaya çabalıyorum, siz ise bana hediye gönderiyorsunuz. Sebebi nedir?
Hasan-ı Basri şöyle cevap verir:
Aleyhimde konuştukça günahımı alıyor, sevabımı ise çoğaltıyorsun. Ahirette benim günahımı yüklenip öyle mahşere geleceksin. Sana acıdım. Bari bunca yükün ve hamallığın karşılığını bu dünyada vereyim dedim. Onun için sana hediye gönderiyorum. Sen konuştukça ben de hafifliyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA