İnsanlık tarihi çok garip ve sarsıcı olaylara şahit olmuştur. Bu ibret verici hadiselerden biri de peygamberimizin doğumundan 700 sene önce yazılmış bir mektuptur. Bu mektup, Yemen Kralı Tubba tarafından yazılmış, altın mühürle mühürlenmiş ve Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gönderilmiştir.
Peki bu mektubun hikâyesi neydi ve neler olmuştur. Bu ibretli olayı ana hatlarıyla ileteyim:
Yahudilerin beklediği son peygamber
Gerek Yahudi gerekse de Hıristiyan din alimleri, Tevrat ve İncil'deki bazı ayetlerden hareketle Arap bölgesinde "Ahmed" adıyla bir peygamberin geleceğini hep konuşa gelmişlerdir. Bu bilgi nesilden nesile aktarılmıştır. Hatta Yahudilerin önemli bir kısmının gelecek son elçiyi beklemek için Medine'ye yerleştikleri bilinir. 400 Yahudi âlimi bu nedenle Medine'ye geldi ve Medine'yi vatan edindi. Bunların torunlarından bir kısmı daha sonra Müslüman olarak "Ensar" adını aldı. Yani ensar içinde eskiden Yahudi kökenli olup da Hz. Peygamber'e iman edenler de vardı. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mücadelesinde sahabe olarak yanında yer edindiler.
Medine'yi işgale gelen Yemenli
Peygamberimizin doğumundan yedi asır önce Yemen hükümdarı Tubba, Medine'yi işgal için yola çıktı. Medine'ye geldiğinde oradaki Yahudi âlimleri kendisiyle konuşup Medine'yi işgal etmemesi için onu uyardılar. "Medine korunmuş bir şehirdir. Orayı işgal edemezsin" dediler. Gerekçe olarak da "Son Peygamber'in Medine'ye yerleşeceği" bilgisini gösterdiler. Bu bilgi Tubba'nın dikkatini çekti. Yahudi âlimlerle uzun uzun konuşup Peygamberimizin geleceği hakkında bilgi aldı. O denli etkilendi ki Medine'de Peygamberimizin yerleşmesi için bir ev bile yaptı. Kendisine bilgi veren bu din adamlarına da birer ev ve cariye verdi. Sonra da uzun bir mektup yazdı. Mektubu altın mühürle mühürleyip bu bilginlerden en güvendiğine teslim etti.
Tubba'nın vasiyeti
Tubba bu mektubu teslim ettiğinde şöyle vasiyet etti. Ben bu peygamberin hangi asırda geleceğini bilmiyorum. Her biriniz kendi çocuğuna bu mektubu ulaştırsın. Nesilden nesile aktarılacak bu mektup mutlaka o peygambere ulaşacaktır.
Tubba mektubu teslim ettikten sonra Yemen'e geri döndü. Ama kalbi ve aklı Medine'de kaldı.
Eyyüp Sultan'a mektup nasıl ulaştı
Denildiğine göre bu âlimlerin birisinin torunu olan -veya Medine'nin en asil ailelerinden birine mensup olan- Eyyüp Sultan (esas ismi Halid bin Zeyd, eba eyyüp el-Ensari) bu mektuba sahip oldu. Mektup nesilden nesile, elden ele dolaşırken bir vesile ile Eyyüp Sultan'a ulaştı. Eyyüp Sultan bu mektubu sakladı. Hz. Peygamber'in Mekke'den çıkıp Medine'ye geleceğini duyunca da heyecanlandı ve mektupta adı geçenin Hz. Peygamber olduğunu anladı. Güvendiği adamlardan birisi olan Ebu Leyla'ya bu mektubu verip şöyle dedi: "Yola çık. Hz. Peygamber'i (s.a.v.) yolda yakala. Bu mühürlü mektubu O'na teslim et. Böylece görevimizi yerine getirelim." Eyyüp Sultan (r.a.), bu mektubu gönderdiğinde, Hz. Peygamber'in kendisine misafir olacağını elbette bilmiyordu.
Tubba'nın mektubu Peygamberimizin elinde
Ebu Leyla isimli Medineli, mektubu Peygamberimize ulaştırmak için yola çıktı. Süleym kabilesinin güvenilir mensuplarından birisi olan Ebu Leyla hicret yolculuğundaki Peygamberimizi, Medine'ye gelmeden buldu. Yolda Hz. Ebu Bekir'le karşılaştı. Ve Hz. Ebu Bekir'le konuşmaya başladı. Henüz adını, nereden geldiğini ne için geldiğini söylememişti. İkisinin konuştuğunu gören Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebu Leyla'ya adıyla hitap etti; "Sen Ebu Leyla mısın?" buyurdu.
Ebu Leyla şaşkınlık içinde "evet" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) devam etti: "Tubba'nın bana yazdığı mektubunu ver." Ebu Leyla'nın hayreti daha da arttı. Peygamberimize; "Beni nasıl bildiniz, adımı nereden bildiniz. Bu gizli mektubu nasıl bildiniz" deyince Hz. Peygamber (s.a.v.) cevap buyurdu: "Ben Allah'ın Peygamberiyim. Ben Muhammedim." Ebu Leyla mektubu Peygamberimize teslim etti. Efendimiz mektubu okuması için Hz. Ebu Bekir'e uzattı. Hz. Ebu Bekir mektubun mührünü söktü ve içindekini okudu.
Tubba'nın mektubundaki bilgiler
Tubba'nın milattan 200 sene önce yazdığı yedi asırlık mektup şöyleydi: "Şehadet ederim ki Hz. Ahmed Allah'ın Peygamberidir. Şayet ömrüm olur da O'na ulaşırsam O'nun yardımcısı veya amcasının oğlu gibi olurum. O'nun yanında yer alırım. O'nun düşmanlarıyla savaşır, yükünü hafifletirdim."
Mektup 7 asır önce yaşayan bir kralın imanını konu alıyordu. Gözünün önündekini göremeyen Ebu Leheb ve benzerlerinin hali ile, yedi asır öncesinden Hz. Peygamber'i gören bu kişi arasındaki fark ne kadar büyüktür. Tubba 7 asır önceden imanını ilan ediyordu.
Hoş geldin Tubba! O bir mümindir
Bu mektubu dinleyen Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu. "Sakın Tubba'ya küfretmeyin. Sövmeyin. O bir mümindir. Selam Tubba. Aramıza hoş geldin." (Semhudi, Vefaul Vefa, I, 188- 189; İbn Kuteybe, el-Mearif; İbn Asakir, III, 334-335).
Eyyüp Sultan'ın evini kim yaptı?
Kaderin çok garip bir cilvesidir ki, Hz. Peygamber'in Medine'de 7 ay boyunca misafir olarak kaldığı Eyyüp Sultan'ın evi, tam 7 asır önce Tubba'nın Peygamberimiz için inşa ettiği o evdi. Hz. Peygamber'den 7asır önce inşa edilen o eve gelecek ve haberi olmadan o evde misafir kalacaktır. Yüce Rabbımızın o kadar garip ve hikmetli işleri var ki, hangi beşeri hesap veya proje bu hesabı hesap edebilir.
Çağımızın Tubba'larına Hz. Peygamberi anlatmak
Kutlu doğum günleri Hz. Peygamber'i her yönüyle tanıtabilmek için güzel bir zemin oluşturdu. Bu son derece güzel. Ama bu işin bir tarafı eksik. Bu yapılanlar beni tatmin etmiyor. Zira dışarıya, İslam'ı bilmeyenlere Hz. Peygamber'i (s.a.v.) anlatmak noktasında henüz ciddi bir projemiz yok. Ne ilahiyatların, ne Diyanet'in ve ne de biz ilahiyatçıların bu konuda yeterince kafa yorduklarına inanmıyorum. Bundan sonraki aşamada bu konu masaya yatırılmalı ve batı dünyasına, başka ülkelere Hz. Peygamber'i (s.a.v.) doğru tanıtma hamlesi başlatılmalı bence. İleride bu konuda yazacağım. İnşallah.