İttifakın küçük ortakları, seçime CHP listelerinden girme kararı aldı. Kendi logolarıyla seçmenin önüne çıkıp oy istemeyecekler. Seçim sonunda yüzde kaç oy aldıklarını görmeyecekler. Yani aslında yok hükmündeler. CHP kaç tane vekil vermeyi uygun görürse ona göre CHP'nin listesinden girecekler. O partilere oy vermek isteyenler de CHP'nin altı okuna basmak zorunda mührünü.
Hepsine geçmiş olsun. Senelerin Saadet Partisi'nin geldiği hâl işte budur. Sanırım artık bir daha Milli Görüş'ün temsilcisi olduklarını iddia edemezler. Gerçi onlar eder de kimse ciddiye almaz. Gerçekten bir geleneğin temsilcisiyseniz önce geleneğinize saygı duyarsanız. Meclis dışı kalacak olsanız bile CHP listesine sığınmazsınız. Eğer ufak bir gelenek kırıntısı vardıysa bile artık bitmiştir.
Demokrat Parti'ye bakmayın. Onun zaten iddiası yok. Spor muhabirliğinden buraya kadar gelmiş olması bile büyük bir başarı. (Spor muhabirliği diye bir şey yok tabii ki. Sosyal medyadaki hoş bir şakaya binaen yazıyorum.) Gerçi onlar da koskoca Demokrat Parti'yi CHP'ye boğdurmuş oldular ama hepimiz bunun gerçek bir Demokrat Parti olmadığını bildiğimiz için çok aldırış etmiyoruz.
Ama bir de AK Parti'den kopanların kurduğu partiler var ki, onların hâli içler acısı. Başladıkları yer ile bitirdikleri yer arasında korkunç bir fark var. AK Parti'yi böleceklerdi. Ellişer vekil koparacaklardı. Kitleleri peşlerine takacaklardı. AK Parti'nin yerini alacaklardı. Falan da filan.
Özgüvenleri de tavan yapmıştı. Biri kendini gerçekten yüzde 49 oy almış olduğunu sanıyordu, öbürü ekonominin patronu olduğunu söylüyordu. Toplumumuz kendilerine büyük teveccüh gösterecekti.
DEVA Partisi'nin burnu biraz Kafdağı'ndaydı. "İttifak içinde ittifak olursa da bizim logomuz altında olur" havasındaydı. CHP'den grup kuracak kadar vekil isteyecekti. Ama o eski hâlinden eser yok şimdi. Gelecek mi? Onu hiç sormayın. Çok da vurmamak lazım. "İslam medeniyetini ancak ben ihya ederim" diye yola çıkıp CHP listesinde vekil olmaya çalışmak yeterince acıklı değil mi?
Sonuç olarak dediğimiz gibi olacak. Öyle grup falan vermezler binde üçlük partilere. CHP üçer tane teklif etmiş. Yetmez demişler. Şimdi beşe çıkmış. Olur mu olur. Kılıçdaroğlu, anket sonuçlarını çıkarmış önlerine. Katkı değil zarar olduklarını söylemiş.
Der tabii. Kılıçdaroğlu peşin sattı. Ellerine de imzalı bir kâğıt tutuşturdu. Şimdi koşsunlar bakalım peşinden "üç yetmez, beş olsun" diye. Hayır, hangi akla hizmet inandılar CHP'nin yirmişer vekil vereceğine? Onu da anlamıyorum. Eğer "Biz inandık ama aldatıldık" diyorlarsa daha kötü. Bugün bıraksınlar bu işleri. Zira bu işler Erdoğan'ın gölgesinde bakanlık, başbakanlık yapıp caka satmaya benzemez. Kerameti kendinden sanmaya hiç benzemez. Alırsınız böyle boyunuzun ölçüsünü.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz