Bir tartışma var. Muhalif olduğu düşünülen seküler fakat milliyetçi bir grubun bu seçimde nasıl bir tavır takınacağına dair. CHP ve hatta tüm masanın artık HDP ile yarı resmi bir işbirliği modeline geçmesinin ardından işlerin ciddiye bindiğini ve milliyetçi muhaliflerin bu durumu içine sindirmeyeceğini düşünenler var.
Doğrudan itiraz etmiyorum. Ama böylesi bir kitlenin genel seçmenler içinde veya milliyetçiler içinde ne kadar bir orana tekabül ettiğinden emin değilim. Dahası ülkemizde siyasi kimliklerin içi çok uzun süredir bilinçli biçimde boşaltıldığı için kendini milliyetçi veya Atatürkçü gibi sıfatlarla tarif eden birçok kimsenin aslında HDP ile ittifakı sorun etmediğini ve etmeyeceğini düşünüyorum.
Belli bir kitle var. Erdoğan'a muhalif olan fakat CHP ve Kılıçdaroğlu çizgisini de benimsemeyen. Bunlar zaten kendilerini belli bir dönem İyi Parti'nin içinde tahkim ettiler. Fakat İyi Parti'den beklediklerini bulamadılar. İyi Parti hem teslim oldu hem de siyaset sürecini çok kötü yönettiğini gösterdi.
Bu nedenle birçok seçmen, İyi Parti'den kayma gösteriyor. Muharrem İnce'nin oylarındaki artış, çoğunlukla bu seçmen grubunun kaymasıyla alakalı. Yani bu aslında İnce'nin oyu değil, Kılıçdaroğlu'na gitmek istemeyenlerin oyu diyebiliriz. Ben oranlarının yüzde dört civarında olduğunu düşünüyorum. Zaman içerisinde artabilir, azalabilir.
Ama bu ülkede yapılan birçok ankette kendi siyasini kimliğini ilk sırada milliyetçi olarak tanımlayanlar en az yüzde 35 civarıdır. Bunun zaten yarısı iktidar lehinde oy kullanıyorsa, yüzde 4-5'i de CHP ve HDP rahatsızlığı nedeniyle Kılıçdaroğlu'ndan uzak duruyorsa geriye nereden baksanız yüzde 10-15 civarında bir milliyetçi kitle kalır.
İşin ilginç yanı da bu. Bu kitle her şeyin farkında. Kılıçdaroğlu'nun çizgisini biliyor. HDP'nin ne olduğunu biliyor. Aradaki ilişkiyi görebiliyor. Ama buna rağmen HDP'yi sorun etmiyor. Etse bile sorunlar listesinde ilk sıraya koymuyor.
Örnekleriyle hepimiz gündelik yaşam içinde karşılaşıyoruz. Adam gerçekten milliyetçi ama HDP ve PKK sorununu önemsiz görüyor. Önce Erdoğan'ı devirmek istiyor. İşte bu hâl, normal bir insan kafasının anlayabileceği hâl değildir. Nasıl olur da kendini milliyetçi olarak tarif eden bir insan için Erdoğan nefreti, PKK tehlikesinin önüne geçebilir?
Bence önümüzdeki dönemde ısrarla sormamız ve araştırmamız gereken soru bu. Siyasi kimliklerin ülkede içi nasıl boşaltıldı? Atatürkçülük nereye indirgendi? Milliyetçilik nasıl tarif ediliyor? Nefret söylemi nasıl oluyor da her türlü hassasiyetin üzerine çıkabiliyor? Erdoğan nefretinin temelleri nerede atıldı? Hangi yollarla üretildi? Buradan sağlıklı bir toplum ve siyaset çıkar mı? Bu toplum hangi kurgularla bu noktaya getirildi?
Toplumsal geleceğimiz ve siyasetimizin ruh sağlığı için ister seçime kadar ister seçimden sonra bu soruları samimiyetle tartışmamız gerekecek.