Muhaliflerin genel olarak öfkeli hallerine yabancı değiliz. Erdoğan, partisi, ona yakın herhangi bir gazeteci, iş adamı, sanatçı sporcu her kim varsa bu zamana kadar her türlü küfür ve hakaretten payı almıştır. Artık öylesine kanıksadık ki bu delirme halini gündem dahi etmiyoruz. Ama normal şartlarda üstüne ciltlerce yazılıp çizilmesi gereken toplumsal bir hastalık hali. Erdoğan'ın diploması yoktan başlayıp, beşli çeteye uzayan, yandaşlık hitabından tutun da yalaka ithamlarına kadar her türlü yalan, hakaret, küfür öfke ve şiddeti gördük duyduk. Dediğim gibi normal değil ama artık bu durumu pek konuşan bile kalmadı.
Görüyorum ki, bu öfke dolu dil sadece iktidara yönelik değilmiş. Kendi içlerinde de huzuru bozduğu düşünülen herhangi biri üç günün içinde en ağır linçe, sınırsız hakarete uğrayabiliyormuş. Meral Akşener 20 yıldır uğramadığı hakarete iki günün içinde uğradı. Üzerine sifon çekenden düz küfür edene kadar her türlü terbiyesizlik.
Şimdi de sırada Muharrem İnce var. İhanetle suçlanıyor. CHPli gazetecilerin hedefinde. Neden mi? Çünkü parti kurmuş ve cumhurbaşkanlığına aday olmuş. Hadi bu zamana kadar uğradığı muameleyi bir kenara bırakalım. Partiden atıldığını görmezden gelelim. 2018'den bu yana parti içinden gelen sistematik karalamaları da bir kenara koyalım. Diyelim ki, partiyi sırf canı sıkıldığı için kurmuş olsun. Diyelim ki, cumhurbaşkanlığı adaylığında gereksiz hırs yapıyor olsun. O şartlarda bile bu muamele normal mi?
Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en doğal hakkıdır siyaset. Parti de kurar. Aday da olur. Aranızdaki ilişkinin doğasına ve içeriğine göre ahlaken eleştiride bulunabilirsiniz ama burada bir ihanet yok. İnce kalkıp bir de Cumhur İttifakı'na katılsaymış kim bilir hali nice olurmuş. Halbuki senelerdir AK Parti'nin içinden çıkmış küçük partilerle poz veriyorlar. Onların AK Parti'ye ihanet etmiş olduğunu hiç konuşmuyorlar. Aksine arada onlara da hakaret ediyorlar. Had bildiriyorlar. Birisi "gerektiğinde iktidara geldiğimizde onları da yargılarız" demiş.
Seçimler gelir. Seçimler gider. Ama bu hastalıklı tutum ülkede varlığını sürdürdükçe bırakın seçimi her türlü toplumsal olay bir krize dönüşür. Önemli olan karşısında kimin bulunduğu değil. Her tarafa her şartta öfke duyan bir topluluktan bahsediyoruz. Kendisini kiniyle besliyor. Türkiye'nin toplumsal düzenine en büyük tehdit bence bu güruhtan geliyor. Herkese her sebeple saldırabilir. Tedavi edilmesi gerekir.