Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Washington ziyaretinde mevkidaşı Blinken ile görüştü. Tam da F-16 satışları için tasarının Kongre aşamasında olduğu bir zamanda. Görüşme öncesinde sıcak görüntüler ve iyi niyet mesajları vardı. Karşılaşmanın son zamanlardakine oranla daha iyi bir hava içinde geçtiği belliydi. Ama pek bir sonuç çıktığını söylemek de doğru olmaz. En azından görüşmelerin medeni bir biçimde ve müttefiklik söylemleri etrafında geçmesini önemli kabul ederseniz iyi bir görüşme olmuş bile diyebilirsiniz. Hem öncesinde yapılan ortak basın açıklamalarında hem de sonrasında Çavuşoğlu'nun açıklamasında tarafların pozisyonlarını korudukları ama konuştukları anlaşılıyor.
F-16 konusunda Amerikan hükümeti, "Biz satışı destekliyoruz" demekle yetiniyor. Ama Kongre üzerinde ciddi bir çalışma yaptıkları da yok. Sadece bu satışın Amerikan çıkarlarına uygun olduğu resmi olmayan kanallardan iletildi. Halbuki Biden yönetimi bunu ısrarla talep etse Kongre'den çıkmama ihtimali olmaz. Amerika'da hükümetler istediğinde Kongre direncini kırabilir ama istemediğinde suçu Kongre'nin üzerine atma gibi bir alışkanlıkları da vardır.
Bakan Çavuşoğlu da aynı noktaya temas etti. Ve bunu muhatabına açıkça ilettiğini söyledi. Yani Türkiye, Amerika'ya "Ne yaptığınızın farkındayız. Bu işi Kongre'ye havale ederek kendinizi temize çıkaramazsınız" demiş oluyor. Zaten Türkiye daha önce çeşitli vesilelerle F-16 konusunda herhangi bir şart veya oyalamayı kabul etmeyeceğini belirtmiş, gerekirse başka satıcılara yönelebileceğini açıklamıştı. Bu nedenle masada bunun da gündeme geldiği çok belli.
Ancak "Amerikan tarafı mesajı almış mıdır?" diye sorarsanız çok emin değilim. Zira ABD tarafının Türkiye'ye bakışı ve Türkiye değerlendirmesi makul bir zemine bir türlü gelemedi. Yapılan açıklamaları maalesef hâlâ blöf gibi görme eğilimdeler. Bunu Washington çevrelerinde çıkan yazılardan da anlıyoruz. Halbuki Türkiye, bu tür hususlarda blöf yapmadığını, ihtiyaç olması halinde başka kaynaklara ve yollara yönelebileceğini defalarca gösterdi.
Hiç değilse bunu S-400 konusunda görmüş olabileceklerini düşünürsünüz. Ama görmediler. Hem Amerikan yönetimi hem de içerideki ve dışarıdaki uzantıları S-400 geldiğinde bile Türkiye'nin bu silahları alabileceğine inanmadı, inanamadı. "Alınmaz, alınsa da gelmez, gelse de kurulmaz" nakaratlarını tekrar edip durdular. Şimdi bile S-400lerin kullanılmadığına/ kullanılmayacağına inanan tonlarca ahmak var.
"Nasıl bu kadar körlük olur?" diye sormayın. "Büyük güç otizmi" denilen bir hastalık vardır. Ve Türk- Amerikan ilişkileri uzun süredir bu hastalığın pençesindedir. Amerika tedaviyi de reddetmektedir. O nedenle ben, Amerikan tarafının sözlerini tutacağına zerre kadar inanmıyorum. Bakan Çavuşoğlu da zaten konuşmasının sonunda gülümseyerek inanmadığını belli etti.