Yunanistan hep Türkiye'nin baş ağrılarından biri olmuştur. Çözülmemiş ve diplomatik olarak çözülmesi de imkânsıza yakın tonlarca anlaşmazlık nedeniyle iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine kadar gelir. Aslında ikisi de NATO müttefiki olmasa Yunanistan ile Türkiye defalarca savaşa tutuşabilirdi.
Son yıllarda Yunanistan'ın eylem ve söylemleri daha da sistematik bir sorun haline geliyor. Son iki yıl içinde Yunanistan yaklaşık 15 milyar euro'luk silah anlaşması yaptı. 12 mil meselesini yeniden ısıtmaya başladı. Silahlandırılmış adalarda bırakın geri adım atmayı yeni yeni tatbikatlar düzenleyip Türkiye'yi provoke etmek için elinden geleni yapıyor.
Türkiye'nin tavrı şimdilik soğukkanlı. Özellikle askeri kapasitesine güvendiği için Türkiye biraz da Yunan şımarıklığını büyük görmekten kaçınıyor. Tabii ki NATO'nun iki ülkesi arasında bir sıcak çatışma ihtimali de uzak olduğundan ve iki ülkede de seçim sürecine girildiğinden Türkiye meseleyi ağırdan almakta haklı. Durduk yere derin bir krizi alanı yaratıp tam de seçimler arifesinde uzun vadeli bir gerilimi ateşlemek istemiyor.
Şimdiye kadar Yunanistan'a karşı uygulanan yöntemin bir çeşit caydırıcılık olduğunu söyleyebiliriz. Hem Doğu Akdeniz'de hem de Ege başta olmak üzere diğer konularda Yunanistan'ın her saldırgan tavrına karşı bir adım atılıyor ve daha fazla ileri gitmesinin önü kapatılıyor.
Dediğim gibi, bu doğru bir tavır. Fakat uzun süre devam ettirilebilmesi de güç. Caydırıcılık politikalarının son kullanma süreleri vardır ve pek de dayanıklı tüketim malzemesi değildir. Saldırgan taraf her gün yeni bir inisiyatifle bu politikanın ardındaki iradeyi test etmek ister. Ve genelde de bu tür durumlarda saldırganlar, kendileri için iyimser senaryoları gerçekmiş gibi kabul etme eğilimi gösterir. Aslında Yunanistan, Türkiye'nin gücünü ve kararlılığını kestirebilir. Ancak süreç öyle şişer ki, Yunanistan daha da şımarık bir hâl alabilir. Bunun önüne geçmek için belki de sadece caydırıcılığa değil yeni inisiyatifler geliştirmeye odaklanmak gerekir.
Yunanistan bu süreci hep kendi saldırganlığının yürüttüğünü düşünerek inisiyatifi eline geçirdiğini ve Türkiye'nin savunmada kalmaktan başka bir seçeneği olmadığını zannedebilir. O nedenle eğer Türkiye, Yunanistan belasının kendinden uzak durmasını istiyorsa hep frene basmak yerine bazen de Yunanistan'ın yönünü değiştirmek gibi seçenekleri devreye sokmalı.
İki ülke arasında yeterince sorunlu başlık var. Türkiye beklemediği noktalarda Yunanistan'ın düğmesine basıp çekebilir. Bu sayede Yunanistan çok daha sert bir karşılık aldığına ikna olabilir ve kriz tırmandırma inisiyatifini hızla kaybedeceğini anlamış olur. Bu sayede hem seçim sürecinde hem de sonrasında kaçınmak isteyeceğimiz bir çatışma ertelenmiş olur. Aksi takdirde Yunanistan kendini raydan çıkarabilir.