Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Siyaset zor zanaat

Siyaseti ve siyasetçiyi hafife almak liberal dünyanın bir alışkanlığıdır. Türkiye'de de özellikle aydın ve bürokrat sınıfların öncülüğünde gazetecisinden sanatçısına önüne gelen siyasetçiyi tokatlamaya çalışır. Küçük görür. Dahası siyasetçiye güvenmez. Beceriksiz ve cahil olmakla itham eder. Çoktur böyle tipler. Kendisine verseler ülkeyi uçaracağını düşünür. Halbuki çoğunlukla siyasetin girift dünyasına dair zerre kadar fikri yoktur. Zaman zaman tepeden siyasetin ortasına daldığında da bir sabah rüzgarıyla savrulup gider.
Siyaset öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. İnanmıyorsanız İmamoğlu'nun ibretlik hikayesine kısaca bir göz atın. Altı üstü üç yıldır siyaset ışıklarının altında duran İmamoğlu her Allah'ın günü bir çam devirdi. Daha da beteri düzelteyim derken battıkça battı. Eli ayağına dolandı. Sonunda da patladı. Veya patlatıldı. Kendisine sınırsız destek verenler an itibariyle kendisinden ümidi kesmiş. Üç günde egosu o kadar şişmiş ki, nasıl bir tezgahın içine düştüğünü bile kavrayabildiğini sanmıyorum. Bunca skandala imza atmış olmasına rağmen hepsi tolere edilmişken bu sefer neden toplu hücuma uğradığını anlayabilse belki biraz siyaset öğrenebilirdi. Fakat ona bile vakti kalmayacak gibi. Halbuki ne ümitlerle şişirilmişti. Erdoğan'ı yenecekti. İkinci Atatürk olacaktı. Ama daha derede boğuldu.
Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan Cumhurbaşkanlığına kadar yürüdü diye buradan anlamsız benzerlikler inşa etmeye kalkanlara defalarca hatırlattım. Ülkemizde böyle bir teamül falan yoktur. Erdoğan bunun tek örneğidir. Bu örneğe dayanarak saçma kıyaslamalar yaparsanız elinizde bu hayal kırıklığı kalır.
Erdoğan yıllardır sahnelediği siyaset performansını çok kolaymış gibi gösterdiğinden herkes kolay sanıyor. O işler öyle değil. Gereksiz bir özgüven ve basit bir taklitçilikle yürüyeceğinizi sanırsanız böyle üç günde perişan olursunuz.
Erdoğan vuruşa vuruşa ve milletle çok özel bir güven ilişkisi kura kura geldi. Yıkılamaz denilen vesayet mekanizmalarını darmadağın etti. Türkiye'nin altyapısını baştan aşağı yeniledi. Terör örgütlerinin belini kırdı. Darbeler atlattı. Ayaklanmalar bastırdı. Suriye'de süpergüçlere rağmen yapılamaz denilen askeri operasyonları yaptı. Doğu Akdeniz'de masayı ters çevirdi. Karabağ'da hayal dahi edilemeyen bir işi yaptı. Türkiye'de yerli ve milli savunma sanayiinin önünü açtı. Taksim'e de cami yaptı. Ayasofya'yı da açtı. Başörtüsü zulmünü bitirdi. Türkiye'nin dünyadaki konumunu değiştirdi. Liste daha uzayıp gider. Bunları teker teker yaparken hep eleştirildi hep linç edilmek istendi. Ama Erdoğan bunları teker teker yaptı. Toplumu da siyaseti de insanı da yönetti. Size de kolay gibi görünüyor ama öyle değil.
Tüm bunları yaparken seçim üstüne seçim kazandı. Hepsinden daha kötüsü bakanlık, başbakanlık hatta cumhurbaşkanlığı verdiklerinin ihanetini yaşadı. Zayıf siyasetçiler sahneden teker teker düşerken Erdoğan yükseldikçe yükseldi. 30 yılın sonunda hala dimdik ayakta. Bu bir tesadüf veya şans eseri olamaz değil mi?
Neyle karşı karşıya olduğunun farkına bile varamayanlar pompayla şişirdikleri adayların bu kadar ustaca bir siyaset üreteceğini sanıyorsa ellerinde patlayan son örneğe baksın derim. Erdoğan Türk siyaset tarihindeki en büyük damgalardan biridir. Çok rica ederim, parti içi çekişmeleri bile yönetemeyenleri Erdoğan'la kıyaslamayın. Zira komik oluyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA