Terör Türkiye'nin hep öncelikli sorunlarından biri olmuştur. Terörle mücadele yolunda birçok farklı reçete denemesi oldu. Ama genel olarak en başarılısının, terörü kendi kaynağında vurma stratejisi olduğunu söyleyebilirim. Zaten her türlü terör faaliyetinin ve örgütünün kaynağının öyle ya da böyle sınır ötesinden beslendiğini kabul edecek olursanız diğer tüm çözüm arayışlarının beyhude olduğunu görürsünüz.
Yaklaşık son beş yıldır Türkiye bu sınır ötesi mücadele stratejisini daha ısrarlı ve tutarlı olarak sürdürüyor. Hem Irak'ın hem de Suriye'nin kuzeyinde terör örgütüne yönelik operasyon sayesinde Türkiye'nin sınırları çok daha güvenli hale geldi.
Terör örgütlerinin her hafta en az bir eylem yaptığı günler geride kaldı. Irak'ta çok sayıdaki üs bölgesi sayesinde örgüt mensupları artık elini kolunu sallayarak Türkiye'ye giriş yapamıyor. Zaten Suriye'de yapılan askeri operasyonlar sayesinde örgüt bütünüyle Türkiye sınırından uzaklaştırılmış halde. Ama yine de tüm bu olup bitenler Türkiye'nin terör belasından ebedi olarak kurtulduğu anlamına gelmez.
Suriye'de hâlâ PYD/PKK, bir federasyonun parçası olarak kalsa bile özerk bir bölge elde edebileceğini düşünüyor. Irak'ta ise uluslararası konjonktürün değişebileceğini ve zamanla Türkiye'nin bu üs bölgelerini terk edebileceğini hayal ediyor. Şimdilik savunmada kaldığı doğru. Örgüt savunmaya geçmişken bile güvenlik güçleri sürekli operasyonlar yürütmeye devam ediyor. PKK'nın en üst düzey kadrosundan teröristlerin etkisiz hâle getirilmesi zaman zaman haberlere konu oluyor. Bu anlamda hiçbir sıkıntı yok. Örgütün lider kadrosu endişe içerisinde.
Ama hazır güvenlik ortamı bu hâle gelmişken birkaç diplomatik hamlenin daha kuvvetli biçimde yapılması sayesinde belki örgütün o topraklardaki varlığını siyasi olarak da sıkıştırmak mümkün olabilir. Aynı anda hem Bağdat hem Erbil hem de Tahran'a yönelik hamleler PKK'nın Kandil'deki varlığını daha da sorunlu hale getirebilir. Kandil öyle ya da böyle PKK terörünün stratejik olarak en güvendiği nokta. Kendisini orada endişeli olsa da sonsuza kadar saklayabileceğini düşünüyor. Bu fikri dönüştürmek ve PKK'nın orada da yoğun bir siyasi baskıya maruz kalabileceğini göstermek mümkün.
Tabii örgütün tek dış desteği, kullandığı komşu ülkelerdeki coğrafi boşluk alanları değil. Suriye'de doğrudan Amerikan koruması altında. Dahası PKK, başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde dernekler ve medya aracılığıyla siyasi örgütlenmeye yoğun çaba gösteriyor. Tüm bu alanlarda PKK'yı siyasi olarak sıkıştırmak kolay görünmeyebilir. Ama bu ülkelerden aldığı siyasi desteğin altında Kandil'deki varlığının yattığını düşünürseniz, Kandil'i daha fazla gündem etmenin uzun vadede PKK'ya yönelik Batı ülkelerindeki desteği azaltmakta da iş göreceği açıktır.
Bu anlamda çok uygun bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum. Karşımızda askeri faaliyetle çökertilmiş bir PKK var. Daha etkin bir diplomatik tavırla sahip olduğu siyasi ağları da çökertmek için bu vakti iyi değerlendirmek lazım. Proaktif yöntemlerle terör saldırıya geçmeden tam da savunmadayken siyasi baskı altına alınabilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz