Birleşmiş Milletler toplantısını takip etme şansınız olduysa küresel düzenin yaşadığı çöküntüyü açıkça tekrar görmüş olabilirsiniz. Amerikan Başkanı Biden'ın konuşması neredeyse "Yapalım da bitsin" tadındaydı. Bildiğimiz birkaç ezberi dile getirmenin ötesinde hiçbir şey yoktu. Mesela, demokrasiyi destekleyeceklerini, terörle mücadele edeceklerini, müttefiklerine sahip çıkacaklarını falan anlattı. Sanki konuşma Amerika'nın yapmadıklarını ve yapmayacaklarını sıralama konuşması gibiydi. Biden bir zorunluluğu yerine getiriyormuş gibi isteksizdi.
Diğer ülkeler için de durum pek farklı değil. Amerika'nın kendi icadı olan bu kurumlardan böylesine kopmuş olması birçok devlet başkanını da benzer bir yola sürüklüyor. Birçoğu bu zirveyi BM zemininde yapılacaklar için değil de sanki ikili görüşmeler için bir fırsat olarak görüyor. Hazır birçok devlet başkanı aynı şehre gelmişken BM gündeminden bağımsız olarak kendi işlerini takip etmeye çalışıyor.
Aslına bakarsanız bu, dünyanın geleceği için pek de iyi haber değil. Eskiden en azından işleri yoluna sokmak gibi bir düşünce veya bir söylem vardı. Şimdi gördüğüm kadarıyla beklentiler ciddi anlamda azalmış.
Şunu açıkça söyleyebiliriz: BM hiçbir zaman adil ve işlevsel bir uluslararası kurum olmadı. Beklendiği gibi kendi etkinliğini hiç kazanamadı. Güçlü ülkeler, BM'yi kendi çıkarlarının meşrulaştırıcı bir enstrümanı olarak gördü. Hatta o beklentilerini yerine getiremeyince de BM'yi kolayca göz ardı etti. Fakat öyle ya da böyle en azından herkes BM'de neler oluyor diye dönüp bakardı.
Şimdilerde birçok küresel sorun dünyayı kasıp kavuruyor ama BM ortalarda yok. Halbuki küresel iklim sorunları ve salgınlar gibi gündem maddeleri BM'nin devlet baskılarından daha az etkilenerek yol alabileceği alanlardır. Bunlarda dahi korkunç bir sessizlik var.
Dahası bu tür sorunların önümüzdeki dönemde artış göstereceğini herkes bekliyor. Küresel düzendeki devletler arası adaletsizlik zaten ortada dururken, devletler içi toplumsal adaletsizlikler de katlanarak buna ekleniyor. Kaotik bir döneme giderken maalesef birçok devlet, "Her koyun kendi bacağından asılır" ilkesini benimsemiş.
Bu anlamda geleceğin tehlikelerine en açık biçimde işaret eden, bir adalet ve düzen arayışını dile getiren tek konuşmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı diyebiliriz. Konuşmasında Türkiye'nin hem kendi ulusal güvenliğini ilgilendiren temel meselelerdeki konumunu netleştirdi hem de iklim koşullarından salgın hastalıklara kadar küresel sorunlara dair kucaklayıcı açıklamalar yaptı.
Bunlar Biden'ın yaptığı gibi ağzının ucuyla ve gösteriş maksadıyla söylenmiş sözler değildi. Aksine Erdoğan uzun yıllardır bu sorunları tespit ediyor ve çözüm yollarını da gösteriyor. Ama Batılı ülkelerin zihni öylesine karışık ve konforlarına öylesine düşkünler ki, bu tür arayışları değersizleştirmeye çalışıyorlar. Ancak dünya Batı'dan ibaret değil. Bu nedenle de küresel düzende bir reform arayışının güneye ve doğuya yönlendirilmesi önem taşıyor. Gerçi böyle bir yaklaşımı da Batı'dan kopmak olarak yaftalamaya çalışırlar ama olsun. Batı aslında kendisi Batı'dan kopuyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz