Amerika, Afganistan'dan çekilmeyi eline yüzüne bulaştırdı. İlk baştan itibaren planlı bir askeri çekilmeden ziyade apar topar kaçış görüntüsü verdiler. Sonunda da büyük bir kaos ve skandal patlak verdi.
Askeri çekilmeler böyle olmaz. Bir plan dahilinde ve çeşitli sıralamalara dayalı olarak yapılır. Önce güvenlik alınır, sonra sıra sıra çıkış yapılır. Ama bunların hiçbiri doğru düzgün işlemedi. Sonuç ortada. Bırakın yarattıkları kaos görüntüsünü, yapılan saldırıları bile engelleyemediler. Yirmi yıldır bulundukları bir ülkede askerlerini ve sivillerini bile tahliye edemediler.
Dünyanın çok az ordusu bu kadar acemice işler yapar. Bir düzen halinde ve çeşitli prosedürlere dayalı hareket etmek, orduların en temel özelliklerindendir. Bu kurallar ezberlenir ve gerektiğinde uygulamaya kusursuzca koyulur. Ordular savaşmayı öğrendikleri gibi çekilmeyi de öğrenir.
Ama bu olup biteni Amerikan ordusunun beceriksizliği olarak okursanız büyük hata edersiniz. Aksine Amerikan ordusu hem planlama hem de uygulama aşamasında operasyonel olarak bu tür işleri kusursuzca yerine getirebilecek bir kapasiteye sahip. Sadece son iki işgal operasyonuna kabataslak bir bakın. Ne demek istediğimi anlarsınız. Yüz binlerce asker ve silah sistemini, tonlarca mühimmatı karadan, havadan ve denizden aylar içerisinde binlerce kilometre uzaklara kadar ulaştırabilen devasa bir mekanizmadan bahsediyoruz. Irak'a yaptıkları yığınakların lojistik operasyonları ders kitaplarına geçecek niteliktedir. Dolayısıyla böylesi büyük operasyonları yönetmiş Amerikan ordusunun 20 yılın içerisinde lojistik kapasitesinin çöktüğüne inanmak doğru değil.
Buradaki sorun daha çok siyasi iradeyle ilgili. Amerikan başkanları, Obama'dan bu yana iç siyasetin beklentilerine teslim olmuş durumda. Bu nedenle uzun süredir çekilme hikâyesi bir saplantı haline geldi. Fakat paradoksal olarak çekilme hiçbir zaman inandırıcı bulunmadı. Ne Afganlar ne Amerikan kurumları bu çekilmenin gerçek olduğunu düşündü. Yumurta gelip kapıya dayanınca ve Biden takvimi daraltınca apar topar çekilme işlemleri başlatıldı.
Henüz bilmiyoruz ama ordu üzerinde çekilmeyi mümkün olduğunca en kısa sürede tamamlama baskısı da olabilir. 31 Ağustos tarihiyle çekilmenin tamamlanması talimatının sürekli tekrar edilmesi, bunun göstergelerinden birisi olarak görülebilir. Teknik zorlukların bulunduğu gerçeği ortaya çıktıktan sonra bile 31 Ağustos için diretilmesi aslında tüm bu olup bitenin asıl kaynağıdır diyebiliriz.
Amerikan ordusu 2009 yılından bu yana aslında teknik düzeyde kontrolün sağlanamadığını söyleyip durdu. Ama siyasetçiler bu açıklamalara kulak asmadıkları gibi çekilme takviminde verilen uyarıları da dikkate almadılar. Sonuç ortada. Muazzam bir başarısızlık hikâyesi.
Bakmayın bu işi de bir Amerikan planı gibi yorumlayanlara. Amerika'yı kafasında "Hata yapmayan bir şeytan" gibi tarif edenler ya bu başarısızlık hikâyesini kavrayamıyor ya da kavramak istemiyor. Ama bu tür yorumlarla şeytanı daha da yücelttiklerinin ne kadar farkındalar onu da bilemiyorum. Amerika şeytan olabilir, ama kusursuz falan değil. Ancak kusur ordudan çok siyasete bağlanabilir. Devasa bir imparatorluk makinesi, iç siyasetin gerilimleri ve saplantıları üzerinden kendi bindiği dalları kesmeye devam ediyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz