Biden, seçim kampanyasından bu yana Amerika'yı dünya siyasetindeki eski merkezi rolüne sokacağını iddia ediyor. Biz de izliyoruz. Geçen hafta Brüksel Zirvesi'nde de benzer laflar etmesine rağmen somut hiçbir adım görememiştik. Merakla bekledik. Belki Putin ile görüşmesinden anlayabiliriz nasıl döndürecek Amerika'yı dünyaya diye. Ama yine göremedik.
Yapılan açıklamalardan anladığımız kadarıyla Amerika ve Rusya, nükleer bir savaştan kaçınmak için her şeyi yapacakmış. İyi de Soğuk Savaş'ta mıyız? Reykjavik görüşmeleri mi yapılıyor? Yetmişlerin politikacısı olarak bilinen Biden'ın Rusya imgesi de sanırım yetmişlere ait. Yakında SALT ve START görüşmelerini başlatırsa kimse şaşırmasın.
Tabii ki Rusya ve Amerika nükleer bir çatışmadan kaçınacak. Bunu zaten 70 yıl boyunca yaptılar. Böyle bir zamanda bunu tekrar etmenin aslında hiçbir haber değeri olmadığı gibi diplomatik anlamda da yerinde sayıldığının göstergesi olarak okunabilir. Sanırım daha ilginç bir haber olmadığı için bunu görüşme sonrası açıklamaların liste başına ekleyivermişler.
Halbuki Biden, Putin'e haddini falan bildirecek diye bekleyenler vardı. İnsan hakları meselesi gündeme gelmiş ama anladığımız kadarıyla Putin'in umurunda bile olmamış. Dahası Biden bu konuları bile oldukça titrek işlemiş. Gazetecilerle çıkışta atışması bunu gösteriyor. Amerikan basınında çıkan haber ve yorumlara da bakarsanız ciddi bir hayal kırıklığı olduğunu görürsünüz.
Mesela, böyle bir toplantı sonrası Ukrayna'ya dair bir zıtlaşma veya çözüm önerileri duymayı beklersiniz. Ama o da yok. Taze bir başlangıç hikâyesinden başka bir şey görünmüyor.
Aslında her geçen gün ve her zirvenin ardından ABD'nin son yıllardaki savrulmasının başkanlardan ve onların karakterinden bağımsız olduğu görülüyor. Ortada ciddi yapısal sorunlar var. Amerikan iç siyaseti öyle bir hâl aldı ki, Amerika'nın dünyaya geri döneceğini iddia etmek yetmiyor.
Amerikan toplumu son yıllarda ciddi bir kutuplaşma yaşıyor. Fakat dış politikaya bakışta net bir karar birliği var. Kimse Amerika'nın uluslararası ilişkilerde askeri ve siyasi sorumluluk almasını istemiyor. Durum böyle olunca da dünya siyaseti Amerika'nın kontrolünden gün geçtikçe çıkıyor. Müttefikleri Amerika'yı güvenilmez bulduğu gibi rakipleri de artık Amerika'dan daha az ürker görünüyor.
Son Ukrayna meselesi bunun iyi bir örneği. Biden, Ukrayna'yı önce biraz provoke etti. Rusya'nın çok sert yanıt vereceğini görünce de hemen geri adım attı ve Ukrayna'yı yalnız bıraktı. NATO üyeliği için Ukrayna'nın hazır olmadığını söyleyiverdi.
Biden veya başka bir Amerikan başkanı hiç fark etmez. Amerikan gücünü artık dünyaya yansıtmakta ciddi zorluk yaşıyorlar. Biden bu açığı bol bol konuşarak kapatmaya çalışıyor. Ama bu da orta ve uzun vadede Amerika için ciddi bir kredibilite sorununa yol açacaktır.
Türkiye'nin bu durumdan çok şikâyetçi olacak hâli yok. On yıl kadar önce başlayan bu süreç Türkiye'ye ciddi buhranlar olarak yansımıştı. Ama Türkiye bu buhranları aştığı gibi Amerika'nın boşalttığı alanlarda da siyasi ve askeri varlığını artırıyor. Denir ya. Bundan sonra onlar düşünsün.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz