Nefretten gözü dönmüşlere laf anlatmak mümkün olmuyor. Ve insan ülkemizde nefret siyasetine dayananların geldiği noktaya bakınca hayretler içinde kalıyor.
Korkunç bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Kendini sözüm ona milliyetçi diye tarif edenler hiç çekinmeden PKK'nın uzantısı HDP ile ortaklığı savunabiliyor. Erdoğan kaybetsin diye şeytanla bile ittifak edecek hale geldiler.
Cumartesi akşamı bir televizyon kanalında kendini milliyetçi olarak tarif eden eski bir CHP milletvekiliyle tartışırken gözüm korktu. Millet İttifakı gerekirse 2023 seçimleri için HDP'ye bir iki bakanlık vaat edebilirmiş. Bu zamana kadar şaka yollu takılıyorduk ama işin şakası yokmuş. Kazanırlarsa gerçekten HDP'ye bakanlık vereceklermiş. Sözün bittiği yer işte burası. Bunu normal mantıklı bir insanın kafası almaz.
40 yıldır mücadele ettiğimiz bir terör örgütünün siyasi uzantısı bir partinin hükümete girmesinde bir sorun yokmuş.
Şaşırmadım. Bu noktaya geleceklerini biliyordum. Ama ne bileyim. Bunu bu kadar net duyunca ülkemin geleceği adına endişelendim. Israrla tekrar sordum. Aynı cevabı aldım. Çok normalmiş.
Muhalefetin halleri bana fantastik film sahnelerini hatırlatıyor. Bu tür filmlerde sık kullanılan bir tema vardır. Bir karakter sırf kazanmak uğruna ruhunu şeytana satar. Sonra da iyi ile kötünün savaşı başlar. Türkiye için maalesef bu bir fantastik film olmaktan çıktı. Seçim kazanabilmek, daha doğrusu Erdoğan'a kaybettirmek için her şey mubah görülüyor. İşin ilginci filmlerde ruhunu şeytana satanlar kimliklerini de sattıklarını bilirler. Artık eski karakterin öldüğünü düşünürler. Ama Türkiye'deki muhalefet hala milliyetçilik numarası çekmeye devam ediyor. Belki kendilerini de kandırıyor.
Dikkat ederseniz ne istediklerini de bildikleri yok. Sadece ne istemediklerini biliyorlar. Zaten o ruhunu şeytana satan film karakterinin de durumu böyle değil midir? Nefret onun da gözünü kör etmiştir.
Topluma kör bir karanlık vaat ediyorlar.
Düşünsenize Türkiye'nin terörle mücadelesi ne hale gelir? Bu fantastik filmi uzun süredir seyrettiğimiz için farkına varmıyor olabiliriz ama ufak bir karşılaştırma yapmanızı tavsiye ederim. Mesela Amerika'da kabineye DEAŞ'lı bir bakan alındığını düşünün. Saçma geldi değil mi? Ama Türkiye'de muhalefer sayesinde biz bunları konuşur olduk maalesef.
Belki HDP'li birini savunma bakanı veya içişleri bakanı yapmayı düşünüyor olabilirler. Artık daha açık konuşmaya başladıklarına göre yakında onu da duyabiliriz. Şaşırmayın. Bu işin varacağı yer zaten burasıydı. İçinizi bir ürperti sarabilir ama şaşırmaya gerek yok. Kılıçdaroğlu da PYD'yi terör örgütü olarak görmediğini zaten söylüyordu. Yakında PKK'ya dair de benzer açıklamalar duyabiliriz.
Denklemin basit özetini aslında bize CHP sözcüsü aylar önce vermişti. Erdoğan gitsin diye hayatını bile vermeye razıymış. Bu lafı eden bir siyasi çizginin ülke istikrarını umursayacağını düşünen yoktur aramızda. Dengesi bozulmuş ve her şeyi yapmaya hazır bir karakter olduğu bu sözlerden belli.
Neyse ki, bu millet neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bir şekilde ortaya çıkıp kendi ülkesine sahip çıkıyor. Fantastik filmi gerçeklerle bozmasını bilir. Kahramanları da her zaman vardır.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz