Türkiye'nin gündemi, dünyanın en hızlı akan ülke gündemlerinden biri olabilir. Her gün siyasetinden ekonomisine, dış politikasından güvenliğine birçok olayla karşılaşıyoruz. Belki de bir ülkede üç ay boyunca haber olacak bir konu, Türkiye'de üç gün içinde tüketilebiliyor. Geçtiğimiz hafta emekli amiraller bildirisi vardı. Bu hafta hatırlayan bile kalmadı.
Ama hayat öyle de böyle de devam ediyor. Şimdi üzerimizde bir ramazan dinginliği ve iyimserliği var sanırım. Ama ramazan bir yanıyla toplumsal bir hareketliliğin de adıdır. Toplumsal yardımlaşmanın en üst düzeye çıktığı dönemdir. Fitre ve zekâtlar aracılığıyla insanlar birbirine destek ellerini uzatır. Bazen öylesine gayretkeşliğe rastlarsınız ki, duygulanmadan edemezsiniz. Ortalıkta bolca vakıf-dernek, ihtiyaç sahiplerine tonlarca yardım yapıyor. Kimileri ise bizzat kendi elleriyle yardım yapıyor. İnsan bu toplumsal hareketliliği gördükçe gelecek adına iyimser olmamak elde değil.
Ben bu tür yardımlaşma çabalarında en çok bireysel olanlarını önemsiyorum. Zaten olması gereken de bu. Dinimize göre yardımları önce yakın çevreye yapmak emredilir. Bu sayede gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşılmış olur.
Ancak günümüz şartlarında özellikle büyük şehirlerde ve biraz da kapalı yaşayan insanlar, bu tür bir yaklaşımdan uzaklaşmış görünüyor. Genelde bir erzak kolisi gönderen derneğe bağış yapıp geçmek işimize geliyor. Fakat sormadan edemiyorum. Acaba o insanların ihtiyacı gerçekten erzak kolisi midir? Bu konuda bir araştırma yapmış değilim. Ama sanki bunun biraz daha esnek olması gerektiğini düşünürüm. Doğrudan para yardımları da tabii ki yapılıyor. Ama sanırım erzak yardımları daha güvenli olduğu için böyle bir yöntem izleniyor.
GÖRDÜĞÜM EN İYİ UYGULAMA
Geçenlerde çok yaratıcı bir çözüme rast geldim. Bursa Büyükşehir Belediyesi, bir kampanya düzenlemiş. Kovid nedeniyle aşevi ve gıda paketi yardımı yerine bir kart çıkarmış. Adı Kart16. Ve bu karta belli miktarda para yüklenmiş. İhtiyaç sahiplerine dağıtılıyormuş. Onlar da alışverişlerini bu kartlarla Bursa'daki anlaşmalı bakkallardan yapabiliyormuş.
Ben yaratıcı toplumsal proje diye tam da buna derim. Hem güvenli bir yardım yolu seçilmiş, hem yardım edilen kimsenin alışveriş tercihleri artırılmış hem de toplumsal dayanışmaya katkı sunulmuş. Toptancı marketlerin yerine mahalle bakkallarının seçilmiş olması son derece incelikli bir hareket.
Şahsen benim gördüğüm en iyi uygulama bu. Gönderilen erzak kolilerinin gerçekten ne kadarının israf edilmeden kullanıldığı hep bir endişe vesilesidir. Ama Bursa'da yapıldığı gibi bir kart üzerinden yardımı kurumsallaştırmak sanırım çok işe yarar. Yakında bu tür yardımlar yapan başka kurum ve kuruluşların da benzer bir yol takip edeceğini tahmin ediyorum. Bu toplum öyledir. Yardımlaşmayı sever. Kim ne derse desin. Bazı temel değerler açısından dünyanın diğer toplumlarına oranla açık ara öndeyiz. Ramazan ayları bana hep bunu hatırlatır. Belki de bu kadar uzun süredir böylesi saldırılara uğrayan bir toplum, bu değerler sayesinde ayakta kalabiliyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz