Libya'da Türkiye'nin sahaya girişinden sonra kısa sürede elde edilen askeri başarılar sayesinde Serrac Hükümeti hem siyasi hem de askeri olarak güçlendi. Kırılgan da olsa bir denge kuruldu. Hatta barış müzakerelerinin başlaması gerektiğine dair ciddi tartışmalar yapılıyordu. BM de görüşmelere öncülük etme niyetindeydi. Fakat daha önce de söylediğim gibi Libya'da kapsamlı bir barış için henüz çok erken.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Libya'daki Türk askeri çok önemli
Bunun en iyi göstergesi Hafter'in yaptığı yeni açıklamalar. Destekçileriyle toplantılara hız veren Hafter bu görüşmelerin ardından yeniden Türkiye'yi tehdit etmeye başladı. Bu sefer dozajı biraz daha düşük. Öyle "cihad" falan ilan etmiyor ama hareketlenmeye başlaması dikkat çekici.
Libya'da Türk askerinin bulunmasının ne derece önemli sonuçları olduğunu artık hepimiz kavradık. Dolayısıyla çatışmaların yeniden başlama ihtimalini de endişe verici olarak görebiliriz. Ancak ben Hafter'in bu ettiği lafları çok da ölçerek biçerek ettiği kanaatinde değilim. Libya'da uzun süredir yapılan yığınaklar sayesinde askeri anlamda kırılması kolay olmayan fakat siyasi anlamda kırılgan olan bir denge var. İyi hesap yapsa silahlı çatışma işini çok gündeme almaması gerekir.
Çünkü daha önce olanları gördük. Serrac Hükümeti Türkiye'nin desteğiyle sadece Trablus kuşatmasını yarmayı hayal ederken bir anda Sirte-Jufra hattına kadar dayandı. Belki planlama daha ilerisi için yapılmış olsaydı bu iki bölge de ele geçirilebilir ve o zaman Hafter çok daha zor bir durumda kalabilirdi. O saatten sonra Serrac Hükümeti'nin siyasi birlik oluşturma şansı çok daha yüksek olurdu. Ancak Sirte ve Jufra bu haliyle Serrac tarafı için çok acele edilmemesi gereken bir hal aldı. Yapılan yığınaklar nedeniyle başlayacak bir operasyon her iki taraf için de çok maliyetli olabilir. Öte taraftan bu Serrac'ın elinin zayıf olduğu anlamına da gelmez. Türkiye'nin desteği devam ettikçe Hafter'in de Trablus'a doğru ilerlemesi imkansıza yakın. Hatta bir askeri operasyon kararı alma ihtimali bile çok zayıf. Alırsa tam da tersine sonuçlarla karşılaşabilir. Bu kez Sirte ve Cufra hattını da kaybedebilir.
Hafter bir kukla
Ama şunu hep akılda tutmak gerek. Bu tür aktörler birer kukladır. Kendi kararlarını kendileri vermez. Bunlar adına karar verenler de kaybetmekten kuklalar kadar korkmaz. O yüzden Hafter'i provoke etmek isteyenler zamanla daha fazla devreye girecektir. Onların en temel gündemi Türkiye'yi Libya'dan çıkarmak.
Bu amaç için önlerinde iki yöntem var. Birincisi silahlı çatışma. İkincisi siyasi çözüm adı altında Türkiye'nin dışlandığı bir sistem kurma. Her ikisini de zaman zaman denediler. Son bir iki aydır siyasi çözüm adı altında Türkiye etkisini zayıflatmayı hedefleyen BM müzakerelerine bel bağlanmıştı. Onun da gerçekleşme şansının zayıflamasıyla beraber tekrar silahlı çatışma meselesi zihinlerini meşgul ediyor. Fakat bir önceki çatışmanın sonuçları kendileri için çok teşvik edici değil. Yine de Türkiye'nin bu senaryoya hazır olması gerek. Özellikle karşı saldırı esnasında Hafter tarafının yine aniden dağılabileceği ve hızlı ilerleme şansının açık olduğu akılda tutulmalı. Yapılan planlarda kendine yer bulmalı.