"Amerikan toplumu ve siyaseti, Amerikan İç Savaşı'ndan (1861- 1865) bu yana hiç bu kadar gerilmemişti" diyor bir yazar. Gerçekten öyle! Tarihi bir seçim... Sert bir kutuplaşma...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Küresel kapitalizmin en büyük kalesi Amerika'da müthiş bir mücadele var. Bir yanda eski düzeni savunanlar diğer yanda onu dinamitleyen Trump ve destekçileri. Basitleştirmek için bir tarafa küreselciler diğer tarafa yerelciler diyebilirsiniz. Küresel sermaye Amerikan devletini her zaman küresel düzenin ve çıkarlarının koruyucusu olarak gördü.
Ancak 2016'da Trump küresel sermayenin Amerikan toplumuna katkısının azaldığı iddiasıyla kazandı. Yatırımları Amerika'ya geri getirmeyi vaat etti. Amerika'nın dünyadaki askeri varlığını azaltmaya çalıştı. Bu da dünyada zaten doğmakta olan güç boşluğunu ciddi oranda artırdı. Neo-liberal küreselleşmeyi sarstı. Şimdi Biden ile kazanmak isteyenler eski düzeni getirme peşinde.
Anketlere bakarsanız, Biden büyük ihtimalle kazanıyor. Ama ben bu anketlerin hiçbirine inanmıyorum. Uzun boylu tartışmaya yer yok. Anket tekniklerinden başlayın da manipülasyon gayretlerine kadar bu anketlerin birçok sorunu var. 2016 örneği önümüzde duruyor. O zaman da Clinton açık ara kazanıyordu. Ama olmadı.
Şimdi de benzer bir durumla karşılaşabiliriz. Zaten birçok uzman bu seçim sonucunu verilerle tahmin etmenin imkansız olduğunu kabul ediyor. Anketlerin böylesi güvenilmez olduğu durumlarda teorik bir okuma yapmak en doğrusu gibi gelir bana. Dünya siyasetine bakın. Tüm ülkelerde ciddi bir yerelleşme rüzgârı eserken ve aslında bunun temel sebebi de Amerika iken, teorik olarak Trump'ın kazanması gerekir. Zaten kovid olmasa çok rahat kazanacaktı. Ama şimdi durum biraz kritik. Göreceğiz. Anketler mi teori mi haklı çıkacak?
Amerikan seçimleri maalesef kendilerinden çok dünyayı ilgilendiriyor. Doğal olarak Türkiye de sonuçlardan etkilenecek. Trump'la iyi kötü bir mesafe kat etmiştik. Eğer tekrar iktidara gelirse aynı düzlem üzerinden yürüme şansımız var.
Ama Biden gelirse işler biraz karışır. Biden yeniden Amerikan merkezli bir uluslararası düzen fikrini öne sürmek isteyecektir. Türkiye siyasetine müdahil olma hevesini ve Erdoğan'ı devirerek Türkiye'yi kontrol edilebilir hale getirme niyetini hepimiz biliyoruz. Kendisi açıkça söyledi. Bu nedenle Türkiye'ye karşı sertlik yanlısı bir tutum takınması şaşırtıcı olmayacak.
Daha önce iki kötüden iyisi olan Trump'ın Türkiye için daha tercih edilir olduğunu yazmıştım. Hâlâ aynı kanaatteyim. Ama Biden kazanacak olursa da bir yolunu bulacağız. Türkiye'yi sıkıştırmak isteyecektir. Ama uygulayabileceği baskıların da bir sınırı var. Amerikan devletinin bu saatten sonra dünyanın herhangi bir bölgesinde askeri güç kullanmadığı müddetçe ikna edici olması mümkün değil. Kullanamayacaklarını kendileri de biliyor. Biden, seçilse bile, Türkiye'nin 4 yıllık kazanımlarını tersine çeviremez ama dört yıllık bir mücadeleye de hazır olmak lazım. En büyük silahı da ekonomik baskı olur. Bu da görmediğimiz bir iş değil.