Bu salgından herkes etkilenecek ama AB bir başka hasar alacak gibi geliyor bana. Bahsettiğim hasar öyle sağlık sektörü veya ekonomik sorunlar değil. AB için durum keşke o kadar basit olsa. Keşke her şey para ile halledilebilecek olsa. Malum AB'nin yeterince parası var. İçeride bunun nasıl tahsis edileceği bir tartışma yaratır ama mesele para oldukça Avrupa için tatlıya bağlanır.
Ancak bu sefer işin siyasi ve stratejik boyutu önemli. AB zaten bir kriz içindeydi. Daha doğrusu uluslararası sistemde yaşanan genel bir türbülanstan en fazla etkilenen kurumların başında geliyor. Amerikan merkezli neo-liberal düzen sallandıkça AB'yi mide bulantısı basıyor.
Tarihi boyunca birçok krizli dönemden geçmiştir AB. Ama bunlar yapısal değil geçici sorunlardı. AB her zaman Amerika'nın güvenlik şemsiyesi ve siyasi istikrarı altında kendine bir gölgelik bulmuştu. Hem gölgelenmiş hem de ticaretini yapmıştı. Bu keyif kaçıyor. AB'nin dayandığı ekonomik refah politikaları, askeri maliyetten kaçınma şansı, kendi aralarındaki güven ilişkisini sürdürmek son derece güç.
Avrupalı ülkeler salgın sırasında AB'nin böylesi bir konuda dahi güvence olmadığını yarın öbür gün jeopolitik bir gerilim sırasında hiçbir işe yaramayacağını gördü. Doğal olarak herkes kendi başının çaresine bakmaya yönelecektir. Bu da AB'nin yıllardır sürdürdüğü entegrasyon sürecinin baş aşağı olması demektir. Kastettiğim hemen bir çözülme ve yıkılma değil. Bu tür kurumlar bir kere kurulduğunda devam etme eğilimi gösterir. Çünkü devletler kendisine maliyet çıkarmadığı müddetçe böylesi bir kurumda temsil edilmenin bir çeşit garanti olduğunu düşünür. Yıkılması için işi yaramazlıktan çok zarar vermeye başlaması gerekir. Şimdilik o aşamada değiliz. AB işe yaramaz ama büyük zararı da yok. O yüzden İtalyanlar ve İspanyollar henüz daha iyi bir ihtimal doğmadan gemiyi terk etmek istemeyecektir. Ama AB'nin karaya oturduğunu da herkes biliyor. Onu buradan kurtaracak şey de kendi çabası veya üye ülkelerin desteği değil, gelecekteki Amerikan dış politikasının şeklidir. Amerika yeniden dünya çapında baskılı ve vurgulu bir tarza geçmediği müddetçe AB süreci tıkanmıştır.
Artık Türkiye'nin de buna göre hesap yapmasında fayda var. Bırakalım AB hakkındaki beylik lafları doğru düzgün bir planlama ile beklentilerimizi belirleyelim. Yeni döneme gümrük birliği anlaşmasının revize edilmeden sürdürülüp sürdürülemezliğini konuşalım. AB üye ülkeleri ile ticaret iyi ama bunun göreceli kazananı hala AB'dir. Bu dengeyi Türkiye lehine bozmanın zamanı geldi.