Bu salgın hayatımızda birçok şeyi değiştirmiş olabilir. Ancak belli bir süre sonra hayat olduğu gibi tekrar akmaya başlayacak. Belki yeni alışkanlıklar kazanacağız ama yine de unutma eğiliminde olacağız. Hayatın gerçeği bu. Bir şekilde devam ediyor. Ve her şeye alışıyoruz.
Salgın öncesi Türkiye'nin gündemini düşünsenize. Salgından az önce büyük bir İdlib krizi yaşamıştık. Korkunç bir savaşın eşiğinden dönmüştük. Her şey öylesine hızlı akıyor ki, böylesi kritik olayları bile arkamızda bırakabiliyoruz. Ancak onlar yeri ve zamanı geldiğinde yine kendini hatırlatır.
Salgının ardından yine çok hızlı bir gündeme gireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Suriye'de belli bir statüko doğdu ama daha hala halledilmesi gereken işler var. Ben baştan beri Barış Pınarı Harekatı'nın şartlara göre ayarlı uzun sürece yayılmış bir mantığa sahip olduğunu düşünüyorum. Şimdilik Tel- Abyad ve Resulayn arasına yerleştirdiğimiz kalkanı gerektiğinde genişletmek veya sağını solunu temizlemek gerekecek. Baştan beri Türkiye'nin hedefi güney sınırlarını bütünüyle terör örgütlerinden temizlemek. O yolda yıllardır adım adım ilerledi. Hala yapılacaklar var. Bunun aşamalarını planlamak zorundayız.
Libya'da olanları takip etme şansınız olduysa orada zaten mücadelenin devam ettiğini görürsünüz. Bir dönem Haftar güçleri Trablus'un dibine kadar gelmişti. Şimdi Türkiye'nin desteği sayesinde her taraftan sökülüyor. Salgın sonrası Libya yeni bir mücadele alanı olarak doğabilir. Ama şimdilik attığımız adımlar Serrac hükümetini garanti altına aldı bile diyebiliriz. Bizi Akdeniz'de yalnızlaştırmak isteyenler hem Libya'da hem de Akdeniz'de ağır kaybediyor. ABD bile Libya'da ibreyi Türkiye'den yana çevirmek zorunda kaldı. Bundan sonrasını Fransızlar, Yunanlar ve Birleşik Arap kabileleri düşünsün.
Ama hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin bütün alanlardaki başarısı ekonomiye bağımlı olacak. Türkiye daha bağımsız hareket etmeye gayret ettikçe daha fazla düşman biriktiriyor. Daha fazla düşman daha fazla ekonomik saldırı demek. Başka alanlarda Türkiye'yi sıkıştıramayanlar ekonomik silahı devreye sokuyor. Türkiye'yi tekrar IMF çizgisine mahkûm etme gayreti bundandır. Aslında biz kararımızı çoktan verdik. Ekonomik ve siyasi bağımlılık yerine kendi ayaklarımız üzerinde durmayı tercih ettik. Bu noktadan sonra buradan dönüş olmaz. Ama bedel ödetmeye çalışacaklarını da biliyoruz. Bu nedenle hazırlıklı olmak lazım. Ekonomik saldırılarla mücadele vermek ve her saldırıda öldük bittik dememek lazım. Türk ekonomisi şükürler olsun tarihinde hiç olmadığı kadar büyük. Türkiye'yi batıramazlar. Canımız yanar. Ona da direnmek zorundayız.