2019 yılının gündemi yoğundu. Siyaset, ekonomi ve dış politikada Türkiye için kolay bir yıl olmadı. 2018 yazındaki ekonomik saldırıların yaralarını 2019'da sarmaya çalıştık. Son iki çeyrekte gelen büyüme rakamları ümit vaat ediyor. 2020 yılında da bu büyüme rakamların tutturulması halinde ekonomik alanda ciddi rahatlama olacaktır.
Uzmanlar artık ülke ekonomisinin çok daha sağlam temellere oturduğunu dile getiriyor. Bakan Albayrak zaten sürekli bu büyümenin bir şişirmeden ibaret olmadığını bu kez reel bir büyüme sağlandığını söylüyor. Eğer gerçekleştirebilirsek ülke ekonomisini dış saldırılara karşı da güvenli hale getirebilme şansımız var. Dünya siyasetinin ve ekonomisinin gidişatına bakılırsa önümüzdeki yıllarda tam da ihtiyacımız olan şeyin güvenli büyüme olduğunu söyleyebiliriz.
Zira önümüzdeki dönemlerde dış politika alanında yeni meydan okumalarla karşılaşma ihtimalimiz hiç de uzak değil. Bu tür durumlar için ekonomik olarak hazır olursak siyasi konumumuz da güçlü olacaktır.
Yeni dönemde dünya siyasetinin daha az krizli geçebileceğine dair hiçbir belirti yok. Kasım 2020'deki Amerikan başkanlık seçimlerine kadar serbest salınım devam edecek. Sadece Türkiye değil tüm ülkeler Amerika'nın küresel stratejinin netleşmesini bekleyecek.
Sonrasında da ne kadar net olacağını bilemiyoruz ama kasım ayına kadar elimizde garanti olan tek şey hiçbir şeyin garanti altında olmadığıdır.
Bu nedenle Türkiye'nin güvenlik ve dış politikasının da reaktif bir biçimde tasarlanması gerekiyor. 2019 yılı içerisinde çok önemli iki adım atıldı. Biri Suriye'deki Barış Pınarı diğeri Libya ile münhasır ekonomik bölge anlaşması. Türkiye önüne yığılmış iki sorun yumağını da etkili biçimde yönetti. Suriye'de PYD sınırımızdan atıldı. Libya ile yapılan mutabakat çerçevesinde Akdeniz ortadan ikiye yarıldı ve Doğu Akdeniz'de bizi dışarıda bırakmaya çalışan kurgu çökertildi. Suriye 2020 yılında da önemli bir gündem maddesi olacak fakat asıl hareketliliğin Libya'da yaşanmasını bekleyebiliriz.
Libya Türkiye için daha rahat bir bölge. Risk almak Suriye'ye oranla daha kolay. Yapılan anlaşmayı korumak için hem diplomatik hem askeri manevralara ihtiyaç olabilir. İlk seçenek tabii ki diplomatik olan. Amerika'nın dünya siyasetine ilgisizliği devam ettiği müddetçe Türkiye Libya meselesini bile Rusya ile konuşmak durumunda kalacak. Bu da yönetilemeyecek bir durum gibi görünmüyor. Ancak kimse aklından çıkarmasın. Sahada askeri gücünüz yoksa diplomatik manevralarınızın pek önemi olmuyor. Bu nedenle Türkiye eğer Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını savunmak istiyorsa Libya'da bir çeşit askeri varlık bulundurmak gerekebilir. Onun üzerine Rusya ile anlaşmak daha mantıklı görünüyor.
Daha başka dış politika konuları da zaman içinde gündeme gelebilir. Fakat karşımıza her ne çıkarsa çıksın ülkede sağlam bir siyasi iktidar ve toplumsal destek gerekli. Geleceğimizin inşa edildiği yıllardan biri olma ihtimali çok yüksek 2020 yılında yapılması gereken yorucu iç çekişmeler yerine stratejik konularda sağlam mutabakatlar yaratmak gerekir. İktidarından muhalefetine herkese görev düşüyor.