İçi boş popülizmin hızla ırkçılığa dönüşme ihtimali vardır. Maalesef dünyada yükselen popülizm rüzgarı Türkiye'yi de vuruyor.
Hiçbir siyasi tutuma sahip çıkmayan, hiçbir misyonu olmayan isimler sırf siyasi kariyer adına her türlü tepkisel dilin üzerine yelken açabilir. Ülkedeki yoğun Suriyeli nüfusu fırsat bilenler böylesi bir dili bile isteyerek inşa ediyor.
Koca koca adamlar, akademisyenler, gazeteciler ve maalesef bazı milletvekilleri sosyal medya üzerinden öylesine paylaşımlarda bulunuyor ki, bunların sadece basit hatalar olduğunu düşünmek imkansız. 'Suriyelilere vatandaşlık veriliyor' diyeninden 'hepsine maaş ödeniyor' diyene kadar hepsi var. Suriyelilelerin öncelikli sağlık hizmeti aldığı söyleniyor. Hepsinin sınava bile girmeden üniversiye kabul edildiği iddia ediliyor. Bunların hepsi baştan aşağı yalan. Ancak böyle bir dönemde yalan söylemenin bedeli yok diye düşünenler sonuçlarını hiç umursamadan aklına gelen her türlü yalanı söylüyor.
Çeşili kurumlar bu yalanlarla baş etmeye çalışıyor. Açıklamalar yapılıyor. İşin içeriği anlatılıyor. Fakat maalesef post-truth çağında doğrular çok az kimsenin kulağına ulaşıyor. Yalan hızla yayılırken, hakikat kimsenin umurunda olmuyor. Bir yalana cevap bulunmadan yeni yalanlar piyasaya sürülüyor.
Şurası çok açık. Türkiye'deki yoğun Suriyeli nüfus tabii ki sorunlar yaratabilir. Tabii ki bu sorunların çözülmesi ve hem Suriyelilerin hem de Türklerin faydasına çözümler bulunmalı. Ancak bu Suriyeli karşıtı söylemin bayrakçılarının böyle bir derdi yok. Onlar sadece kendi çıkarlarının peşinde. Düşmanlık üzerinden kariyer yapmaya çalışıyor.
Ahlaken ve insani olarak sorunlu oluşunu bir kenara bırakın bu elde etmek istedikleri siyasi çıkar için bile iyi bir yöntem değil. Yıkıcılık dışında hiçbir şey önermiyorlar. Siyaseten de bunun bir sınır vardır. Çünkü bu siyaset değil provokasyondur. Irkçılık popülizmin kardeşidir. Sıklıkla el ele yürürler. Bu tür yalan beyanlarla toplumu kışkırtan isimler sadece popülizm değil ırkçılık da yapıyorlar.
Suriyelilere karşı öfke ve nefret biriktirmenin ne kendilerine faydası var ne de ülkemize. Allah korusun oluşturulacak her türlü fay hattı bu toplumun refahına yönelik bir saldırıdır. Ama ben Türk halkının ferasetine her zaman güveniyorum. Bu ırkçı ve popülist söylemler ne kadar iş yapıyor gibi görünse de Türk halkı böylesi bir nefrete teslim olmayacaktır. Yaklaşık 8 yıldır hiçbir medeni toplumun gösteremeyeceği bir misafirperverlik yaptık. Sıkıntılarımız yok değil ama idare etmenin bir yolunu bulduk. Tarih boyunca göçler almış ve bu göçleri içinde eritmeyi başarmış bir toplum Suriyelileri de eline yüzüne bulaştırmadan misafir etmeyi becerecektir.
Toplumun feraseti ancak siyasetin başarısıyla mümkün olur. Dolayısıyla devlet de Suriyelilerin kendi yurtlarına dönüşünü sağlamak için elinden geleni yapacaktır. Toplumun üzerine düşen görevse kışkırtmalara kulak tıkamak ve ülkenin dirliğine katkı sunmak.