Ülkemizde yaklaşık dört milyon Suriyeli var. Gelişmiş ülkelerin bile sadece binlerce sığınmacıdan korkmasına rağmen Türkiye yıllardır bu insanlara ev sahipliği yapıyor. İyisiyle kötüsüyle. Elinden geldiğince. Dünyanın her neresinde olursa bu sayıda giriş hem ekonomik hem de toplumsal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle ülke vatandaşları gelenlerden rahatsız da olabilir. Ancak Türkiye yıllardır bu meseleyi büyük bir krize dönüştürmeden idare etmeyi becerdi. Toplumda derin fay hatları oluşmadı. Fakat bu duruma daha sağlam çözümler bulmak gerektiği gerçeğini göz ardı etmemiz anlamına gelmez. İnsanlar soruyor. Ne olacak bu Suriyeliler meselesi diye. Düşmanlığa ve nefret diline dönüşmedikçe bu haklı bir sorudur. Hem Suriyeliler hem de Türk vatandaşları için cevaplanması gereken bir soru.
Ancak şunu da bilmek lazım bu tür bir sorunla boğuşmanın altın bir formülü yok. Eğer öyle olsaydı tüm dünyanın korkulu rüyalarından biri olmazdı. Basit bir formülü olmadığı için de adım adım düşünmekte ve kademeli stratejiler kurmakta fayda var.
Türkiye başından beri hep aynı hedefi kovalıyor. Tüm Suriyelilerin ülkelerine dönmesini sağlamak herkes için en iyisi. Suriyeliler de uygun şartlar olsa kendi evlerine, mallarına ve akrabalarına dönmekten memnun olacaktır. Kimse hiçbir ülkede sığınmacı olarak yaşamak istemez. Fakat bu çözüm sadece Türkiye'nin gayret ve imkanlarına bağlı değil. Bırakın Türkiye'yi Amerika ve Rusya bile tek başına yapamaz. Suriye'de 2011 öncesine dönmek için Amerika, Rusya, Türkiye ve İran'ın tek bir çözüm üzerinde anlaşması gerekir ki, bu şimdilik çok mümkün görünmüyor.
O zaman Türkiye şimdilik ikinci en iyi seçeneğe yöneliyor. Bu da Kuzey Suriye'de kurulacak bir güvenli bölgeye Suriyelilerin en az bir milyonunu yerleştirmek. Bunun için de Amerika'nın ikna edilmesi şart. Fakat aynı zamanda AB'nin desteği de önemli. Türkiye'nin koruyacağı bir güvenli bölgede göçmenlerden korkan AB ülkelerinin de desteğiyle yeni yaşam alanları yaratılabilir. Türkiye şimdi öncelikle buna uğraşıyor. Bu konuda AB'yi ikna etmek daha kolay olabilir. Çünkü güvenli bölgeye gidemeyen Suriyelilerin AB'ye yönelebileceğini göreceklerdir. Fakat bu seçenek de özellikle Amerikan tavrı nedeniyle zaman alacak gibi görünüyor.
Dolayısıyla Türkiye bu esnada üçüncü seçeneğe dönerek hem AB üzerindeki baskıyı artırmak hem de geçici sığınmacıların Türk toplumu içinde varlığını sorunsuz hale getirecek adımlar atmak zorunda. Bunların en başında da Suriyelilerin kayıtlı oldukları illerde yaşamalarını sağlamak ve bunları şehirlere orantılı biçimde dağıtmak geliyor. İçişleri Bakanlığı bu süreci başlattı. Sonrasında kayıt işlemlerini daha sıkı tutmak, eğitim ve sağlık alanlarında hem Suriyelileri üzmeyecek hem Türk toplumunu rahatsız etmeyecek tedbirler almak ve tabii ki aynı zamanda Suriyeli karşıtı propagandayla gerçekleri ortaya koyarak mücadele etmek gerekecek. Irkçılık düzeyine varan, Suriyelileri şeytanlaştıran ve bu çerçevede yalan haber paylaşmaktan çekinmeyenlere karşı tedbirler almak ve vatandaşın doğru bilgilenmesini sağlamak çok önemli.