Pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilerle bir toplantı yaptı. Toplantının ana gündemi S-400 ve etrafında dönen dış politikaydı. Çok şey konuşuldu. Ancak bence en önemli nokta Erdoğan'ın stratejik planlamaya dair sözleriyle ilgiliydi.
Uzun yıllardır Türkiye'nin kendine otonom bir dış politika ve güvenlik kurgusu hedeflediği söylenir. Yalnız bunlar genelde diplomatik adımlarla ilişkilendirilirdi. Türkiye'nin bağımsız bir dış politika izleme arzusu dile getirilir fakat genelde bunların soyut örnekleri konuşulurdu.
Bu kez son derece somut ve güvenlik açısından karşılığı olan bir konu üzerinden konuşuyoruz bu meseleyi. Erdoğan belki de çok kimsenin dikkatinden kaçan fakat benim kişisel olarak çok önem verdiğim bir cümle kullandı. S-400 alımını tarif ederken ve Türkiye'nin stratejik vizyonunu anlatırken bu "bir pazar olma mantığı değil bir ortak olma mantığıdır" dedi. Bu cümlenin içinde bir dönüşümün somut ifadesi var.
Buna benzer ifadeleri çok duymuş olabilirsiniz. Ancak dediğim gibi bunlar genelde diplomatik alanda ve Türkiye'nin arayışını dile getiren ifadelerdi. Türkiye'nin Batı ittifakının bir parçası olduğu fakat bundan ibaret olmadığı hep söylendi. Diğer aktörlerle diplomatik ilişkiler kuruldu. Farklı başlıklar müzakere edildi. Bu yaklaşımın en belirgin ve en son örneği Astana süreciydi. Fakat dediğim gibi bu diplomatik bir zemindi. Şimdi ise ortada bir hava savunma sistemi var. Diplomasi hızlı şekillenir. Gün gelir değişir. Tek başına stratejik bir dönüşümü yaratamaz. Ona zemin hazırlayabilir ancak o zeminin ne kadar verimli kullanıldığı somut sonuçlara ulaşıp ulaşmadığıyla ölçülür. Somut sonuç ise ülkenin materyal kapasitesine yaptığı katkıdır.
S-400'lerin iki somut karşılığı olacak. Birincisi Türkiye'nin hava sahası dosta düşmana karşı koruma altında olacak. Türkiye'ye saldırma niyetinde olan herhangi bir aktör Amerika kadar güçlü olsa dahi yaşayacağı maliyeti üç değil beş kere düşünecek. Türkiye sadece bir savunma kapasitesi değil aynı zamanda caydırıcılık kapasitesi kazandı.
İkincisi Türkiye artık NATO'nun bir pazarı değil ortağı olduğunu ve işine gelen aktörle ortaklık kurabileceğini gösterdi. Bu nedenle S-400 Türkiye'nin diplomatik atılımlarını gerçek anlamda otonomi çizgisine çekecek bir etken haline geldi. Yine Erdoğan'ın pazar günü yaptığı toplantıdan F-35'ler için de son derece iyimser olabileceğimiz sonucu çıkıyor. 1 milyar 400 milyon dolar ödemesini yaptığımız bu projenin iptal edilmesi sadece bizi değil Amerika'yı da Danimarka'yı da Hollanda'yı da etkileyecektir.
Şöyle düşünün. Türkiye S-400'lerle tavlada en önemli kapılardan birini aldı. Savunma sistemini kurdu. Bunun üzerine gelebilecek her sistem artı yazar. S-400'ler 1'dir. Yanına istediğiniz kadar 0 ekleyin. Bu nedenle somut ve stratejik bir adımdır.