15 Temmuz her şeyden önce bir darbe girişimiydi. Ancak üç aşamalı hedefi olduğunu söyleyebiliriz.
Hızlıca bir darbeyi gerçekleştirmek ilk hedefiydi. Eğer bu başarılamazsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ortadan kaldırmak ikinci hedefti. Böylece yumuşak geçiş için fırsat yakalanmış olacaktı.
Vesayet mekanizmaları kendi içinde yeni bir mücadeleye girecekti. Ve FETÖ'cüler kendilerine yeni işbirlikçiler bulmakta hiç zorlanmayacakları için Türkiye'yi eski bağımlı günlerine döndürecek ve kendilerini de korunaklı hale getirecekti.
Eğer bu yumuşak geçişi sağlayamazlarsa bir iç savaşın fitili ateşlenmiş olacaktı.
Böylece Türkiye yeni bir Suriye olacak, taraflar kurulacak, yurtdışından gelen silah ve mühimmatla birbirine düşecekti.
Bunu aşırı bir değerlendirme olarak görmeyin. Erdoğan'ın suikasta uğradığı bir durumda ordunun ve diğer bürokratik mekanizmaların hepsinin kendi çıkarlarını korumak adına hareket etmeye başladığını düşünün. Toplumun uzun yıllardır yaşadığı kutuplaşmayı düşünün.
Etnik ve mezhepçi fay hatlarını düşünün. Devlet düzeninin ortadan kalktığında bu grupların hepsinin güvenlik endişesini nasıl hissedeceklerini düşünün. Çeşitli dış aktörlerin bu gruplarla ilişkisini düşünün. Nasıl hızlı bir şekilde silah ve mühimmat aktarılacağını düşünün.
Allah korusun öylesine hızlı bir şekilde iç savaşa sürüklenme ihtimali vardı ki, ne kadar dua etsek azdır. FETÖ'cüler ve dış destekçileri bunu bile göze almıştı.
Dış destekçiler için Türkiye kontrol edilmez bir sorun olmaktan çıkacaktı.
FETÖ'cüler ise iç savaş durumunda hayatta kalabileceklerini düşünüyordu.
Herkes elini vicdanına koyup bir düşünsün.
Suikast timi bir veya iki saat önce Erdoğan'a ulaşmış olsaydı bu senaryonun gerçekleşme ihtimali çok yüksekti. Türkiye bir iç savaştan sadece saatlerle kurtuldu.
Bunu engelleyen birkaç faktör var.
Ama en önemlisi milletin sokaklara çıkma cesaretini göstererek kendi devletine sahip çıkma iradesidir.
Tarihimizdeki darbelerde hep hesap dışı tutulan ve evinden çıkamaz diye görülen milletin bu kez herkese haddini bildirmesi ve ülkeye sahip çıkması herkes için ders niteliğinde bir sonuçtu. FETÖ'cüler ve dış destekçileri Türkiye'yi bir üçüncü dünya ülkesi olarak gördükleri için yanıldılar. Bu millet sokağa çıktı ve "devletin sahibi de benim" dedi.
"Kimse artık iktidarı benim rızam dışında deviremez" dedi.
Lanetli bir darbe teşebbüsüyle anılacak bir geceyi demokrasi ve milli irade destanına çevirdi. Kendi canını hiçe sayan, abdest alıp sokaklara akan, tankların karşısında dikilen millet bir daha bu ülkede kimsenin darbeye teşebbüs etmemesi gerektiğini zihinlere kazıdı. İşte bu nedenle 15 Temmuz sadece bir darbe teşebbüsünün tarihi değil Türkiye'de milli iradenin üstünlüğünün göstergesidir.