Yaşım ve tecrübem çok olmasa da kendime göre çeşitli siyasi yarışları izleme şansım oldu. Özal-Demirel, Çiller- Yılmaz gibi gerilimleri iyi hatırlıyorum. Ecevit, Erbakan, Türkeş gibi klasik isimleri izledik. Sonra doksanlı yılların gelip geçici isimlerini de gördük. Birçok seçim kampanyasını da izleme şansımız oldu. Bunların içinde iki anahtar gibi sorumsuzca üretilmiş seçim vaatlerine ve türlü yalan ve iftiraya şahitlik ettik. Ama ben şahsım adına söyleyeyim sadece yalan dolan üzerine kurulmuş bir seçim kampanyasıyla ilk kez karşılaşıyorum. Tepeden tırnağa, tavandan tabana muhalefetin tamamı tek bir noktada uzlaşmış gibi. Sürekli ve sistematik yalanlara maruz kalıyoruz. Bunların çoğu sosyal medyada yayılıyor.
Aklı başında bir insanın inanmayacağı cinsten yalanlar. Ama öylesine çok etrafta dolanıyor ki, gerçekle zerre kadar alakası olmayan bu bilgiler bir anda tüm siyasi gündemi işgal edebiliyor. Tabii ki bunların doğru olmadığı bir iki gün içinde ortaya çıkıyor. Ama asıl mesele o değil, birilerinin yalan söylemeyi bu kadar sistematik bir alışkanlık haline getirerek kazanabileceğini düşünmesi.
CHP'nin İstanbul adayı karton tanıtım kartları hazırlamış. Bağırdıkça bağırıyor. Elinde sallayarak İBB yönetimini müsriflikle suçluyor. Sonra bu rakamların hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Ne bir hesap veren var ne utanan. Ne bir özür var ne bir açıklama.
Hemen ertesi gün yeni bir yalana geçiş yapılıyor. Kendisine soru sorulduğunda işin aslını bırakıp başkalarına iftira atılıyor. Yunan gazetesinin attığı manşet sorulduğunda Tevfik Göksu'yu suçlayıcı açıklamalar yapıyor CHP'nin adayı. İmalı bir şekilde "anladınız siz onu" dediğini iddia ediyor. Bakıyoruz. Göksu öyle bir laf etmemiş. Aksine bir de öğreniyoruz ki, "kıytırık bir gazete" dediği bu Yunan gazetesine kendi tam sayfa röportaj vermiş CHP'nin adayı. Bunca yalana rağmen zerre kadar yüzü kızarmıyor.
Tamam yalan söylenirdi biraz destekli söylenir. En son CNNTürk'te katıldığı programda kendini çeken kameramanların kanal tarafından kovulduğunu iddia edecek kadar dengesini yitirdi. Kanal açıklama yapıyor. Sorumlu kişiler yapıyor. Yok böyle bir durum diye. Ama İstanbul adayı hiç basmıyor oralara. Bazen diyorum ki, acaba yalan duvarını aşmaya mı çalışıyor? Bazen de diyorum ki acaba hangi tür bir karakter gözümüzün içine baka baka bu kadar rahat yalan söyler?
Eskiden FETÖ'cüler yapardı bu tür işleri. Göstere göstere yalan söylemekten çekinmezlerdi. Kazanmak için her türlü aşağılık karaktere bürünürlerdi. Sonlarını hep beraber gördük. Yalan bir taktik araçtır. Belki küçük küçük olsa işinize yarayabilir. Ancak tek strateji haline gelirse işler kötü. Ve CHP'nin adayı yalan ve iftirayı tek yöntem olarak belirlemiş gibi. Muhalif medya tüm baskıcı halleriyle bunun üstünü örtmeye çalışsa da gerçekler kendini hissettirir.