Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Otoriterlik mi dediniz?

Sorsanız ülkede otoriterlik var. AK Parti iktidarı, devleti ve toplumu bütün boyutlarıyla kontrol ediyormuş. Bu da sık tekrarlanan yalanlardan olduğu için sorgulamadan kabul ediliyor. Nasıl olsa yurtdışında bu konuyla ilgili yazılar yazılıyor, videolar çekiliyor. O zaman tartışmadan kabul etmek zorundayız. Ama işin aslı hiç de öyle değil. Ezberden konuşmak yerine biraz içine girseniz görürsünüz ki, bu ülkede asıl sorun otoriterlik değil bazı grupların devlet otoritesini aşındırma çabasıdır. Toplumdaki bazı gruplar ülkedeki iktidarı düşman imgesi haline getirip sürekli ona karşı hukuk içinde veya zaman zaman hukukun dışına çıkarak mücadele ediyor.
Gezi ayaklanması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve benzeri olayların her birinde hükümeti devirmeye yönelik adımlar atıldı. O zamanlar da otoriterlikle itham edilen hükümetin bu yapılarla mücadele etmekte nasıl zorlandığını hepimiz hatırlıyoruz. 17-25 Aralık gibi bir hukuk darbesi sırasında da AK Parti hükümetine otoriterlik yakıştırması yapılıyordu. Otoriter bir yönetim böylesi bir durumda 15 Temmuz'a kadar gitmeden kendisini devirmek isteyen grupları rahatça kontrol altına alması gerekirdi. Ancak FETÖ'cüler hukukun boşluklarından faydalanarak operasyonlarına devam ettiler. Bu bile tek başına Türkiye'de hükümetin ne kadar kısıtlı olduğunun göstergesidir. Veya son seçime bakın. Otoriter bir yönetimde iktidarın değil muhalefetin oylarının çalınmasını bekleriz. Ancak gördüğünüz gibi bu ülkede iktidarın oyları çalınıyor. Çalındığı yetmezmiş gibi iktidarın hakkını arama çabası bile mahkûm ediliyor. AK Parti YSK'ya iptal için başvuru yaptığında yeri göğü inlettiler. Demokrasiye zarar vermekle itham ettiler. Her türlü baskıyı kurdular.
Bir yöntem geliştirildi. Sosyal medyada yaygara kopartılıyor. Yalan yanlış tonlarca bilgi üretiliyor. Sonra bunlar konvansiyonel medyaya aktarılıyor. AK Parti savunmada kalmaya itiliyor. Havaalanından, lise müfredatındaki matematik dersine kadar her konuda yalan kampanyası var. Bunlara teker teker cevap verseniz dahi, atılan çamurun izi kalıyor.
Güç ve iktidar sadece hükümet olmaktan ibaret değildir. Resmi anlamda iktidar olsanız da birçok alanda zayıf kalabilirsiniz. Bunca geçen yıla rağmen AK Parti iktidarı hâlâ hem sosyal medyada hem de konvansiyonel medyada varlık gösterme güçlüğü çekiyor. Ama yine etrafta üretilen yalanlara bakarsanız AK Parti tüm medyayı kontrol ediyormuş. Alakası bile yok. Ama o kadar çok tekrarlandı ki, bunu da sorgulamıyoruz.
Gidin şöyle kaba bir hesap yapın. AK Parti'ye gerçekten yakın kaç kanal bulabilirsiniz? Buna karşın tek işi AK Parti'yi yıpratmak olan kaç kanal bulursunuz? Veya biraz daha can yakıcı bir soru soralım. AK Parti'ye yakın olduğunu düşündüğünüz kanallardan kaç tanesi diğer tarafın saldırganlığına sahip? Kaç tanesi kritik süreçlerde muhalefetin kanalları kadar cüretkâr davranabiliyor? Veya kendini çoğulcu olarak sunan medya organlarındaki çalışanlarının profiline bir bakın. Gerçekten çoğulcu mu?
Sosyal medya daha da beter. Herkesin dilinde AK Partili troller. Ama işin aslı öyle mi? Sosyal medyaya kimin hâkim olduğu çok ortada. AK Parti'ye yakın duran herkes muhalif trollerin her türlü edepsizlik ve ahlaksızlığına muhatap olurken hâlâ AK Partili trollerden bahsedenlere gülerim.
Gerçekten gücün tek bir merkezde toplandığı bir toplumda bu kadar mücadele olmaz. Otoriter bir ülkede iktidar partisi medyada bu kadar saldırıya uğramaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA